12

"Nutella"

Yazar: on 18:56 in
Benim gibi sadece Nutella ile bile mutlu olabilen kaç kişi daha varr :))
Nutella ile mutlu olanlar ve olmayanlar diye insanları iki kategoriye bile ayırabilirim :D
Canım Nutella'm iyi ki varsın :)
Bu keki de yapmayı deneyeceğim tarifi yok ama uydururuz :D 
 

Bu aralar saçma sapan bir prefesör (ben o adama profesör bile demem) yüzünden  hiç keyfim yoktu.
4 yıllık fef hayatımda görmediğim 10 rakamını 2 sayfa dolu kağıdıma verdi. Dersine girdiği tüm gruplarda da durum aynı 30 tl ye kitap sattı yetmedi biraz daha bir şeyler satıp para kazanmayı amaçlıyor not yükseltme adına! Nasıl bir zihniyeti üniversiteye öğretmen yapıp sonra da bölüm başkanı yaptıklarını umarım farkederler en kısa zamanda! Verdiğimiz 2050 tl harç yetmiyor galiba. Artı bu adam bize çağdaş eğitim sistemini anlatıyor derste (anlatıyor yanlış oldu anlattırıyor olması gereken bu diyor ama tam ters yolda ilerlemeye devam ediyor) Hani dini imanı para olmuş dedikleri insanlar vardır. İşte o tâbir tamamen o adam için söylenmiş.
Sonra sistem yanlış diyorlar sen adam gibi ölçme dersine girerken sırf fazladan kitap satabilmek için sattığın başka kitabın dersini işlersen biz de dersanelere gidip kpss yi kazanmaya çalışırız. Ders anlatmıyorlar tek soruyla sınav yapıyorlar. Ve bu saçmalığın olduğu tek üni Türkiye'nin önde gelen ünilerinden birisi. Tüm üniversiteler de test yapılıyor kpss ye yönelik ders işleniyor. Bizimkilerde canı ne isterse onu yapıyor!..
Sinirim had safha cumartesi günü tam bir saat ağlamama sebep olan o adama beddua edesim geliyor. Eğer ispatlayabilirsem de rüşvet aldığını ispatlayıp yaymak istiyorum. Elimden geleni ardıma koymayacağım! 


İşte böyle çok sinirli geçen gergin bir hafta sonundan sonra Nutella ile kendime gelmek istiyorum :)

|
13

Vanilya Club Aralık Ayı Kutusu

Yazar: on 13:58

Vanilya Club kutusunu ilk olarak Sevgili Meyye'nin blogunda rastlamıştım ve gelen ürünlerini görünce kesinlikle üye olmam gerektiğine inanıp kasım ayı başında üye olmuştum. Ancak kasım ayı kutusuna yetişememiştim. Aralık ayı kutusu ise 7 aralıkta elime ulaştı. Zaten her kutunun ay başında hazırlanıp gönderildiğini söylemişlerdi. Kutuyu görünce bayıldım ben gerçekten kutusuna bile değer 15 tl öyle basit bir kutuda gelmedi yani :) Sonra bir heyecanla içini açtım aşağıda görüldüğü gibi. 



İçerisinden toplamda 7 ürün çıktı. Ürünleri genel olarak sıralayacak olursak.

Nuxe Paris Huile Prodigieuse OR
L'Occiante Verbana El Kremi
Jane İredale Just Kissed Lip Plumper
Jane İredale Pure Pressed Base SPF 20
Fruttini Meyveli Duş Jeli
Alessandro Stiletto Bacak Parfümü
Alessandro Nail Spa Honey Cuti-Remover

Gelelim Türkçe meallerine :))))



Nuxe Çok amaçlı kuru bakım yağı gerçekten kutunun en iyi ürünüydü. Bu yağa özel bir yazı yazacağım için burada anlatmak istemiyorum özelliklerini :)

Alessandro tırnak etini nazikçe gidermenize yardımcı bakım yağı ise ben pek tırnak etlerimle ilgilenmediğim için bana uygun olmadı ama ileride kullanabilirim belki.


Jane Iredela pudra gerçekten çok güzel bir kapatıcı. Pudra kullanmıyordum eskiden ama artık kullanıyorum. Yüzde kesinlikle abes durmuyor ve gayette güzel kapatıyor. İkinci favori ürünüm.

Jane Iredale ruj ise rengi ile bir problemim yok dudakta kötü durmuyor amaaaa inanılmaz yakıyor dudakları dayanamadım sildim direk sürdükten sonra hiç beğenmedim yani.



Solda gördüğünüz çantadan ufak bir parfüm çıkıyor. Ayak ve bacak parfümü imiş. Bana göre fazla lüx :D ben sadece boynuma parfüm sıkmayı seviyorum parfümle yıkanmaya gerek yok diye dşünüyorum :)

Son olarakta L'Occiante krem, limon gibi kokuyor. Hoş bir krem yalnız bana çok nemlendirici gelmedi. Sürdükten sonra ellerimi kremlemişim gibi hissetmiyorum. Ama doğal ürünler kullanıldığı için güzel bir krem ve kullanır bir ürün olmuş.


Bir çok kişi çoktan yayınladı aralık ayı kutusunu ben nerdeyse ocak kutusuyla birleştirdim :D ama çok hastaydum kutu geldiğinde sonra da sınavlarım vardı. Çok yoğun ve stresli bir hafta bitti bu hafta da tekrar KPSS ye odaklanmaya çalışıyorum. Bu boş günümde blogumu boş geçmemek adına bunları paylaşmak istedim :) Son olarakta sizlere acaba hala 15 tl iken son kez vanilya kutumu istemeliyim yoksa Lilakutuya mı terfi etmeliyim? :) (Vanilya Club artık 35 tl ve 35 tl yi haketmeyen bir kutu eğer kutu almak isteyen olursa mutlaka lilakutuya bir baksın)

|
5

"Tanıkların Dilinden Srebrenitsa"

Yazar: on 16:30

“Dünya bu katliama seyirci kaldı!”

(Hatice Mehmedoviç)




Bundan tam on iki yıl önce, 11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa’da Sırpların gerçekleştirdiği katliamın en yakın tanıklarından olan Srebrenitsalı Anneler Derneği Başkanı Hatice Mehmedoviç’in, Potoçari Şehitliği’nde İHH ekibine anlattığı acı dolu hikayesi:
Ben Srebrenitsa’da yaşıyordum. Srebrenitsa zaten benim şehrim, burada doğdum. En güzel ve aynı zamanda en zor günlerimi burada geçirdim. Çocuklarım burada doğdu. İlk oğlum doğduğunda duyduğumuz sevinci kelimelerle anlatmak mümkün değil. Bunlar güzel günlerdi, ama Srebrenitsa’da daha sonra çok zor günler yaşadık. Benim için en zor günler ise bütün ailemi kaybettiğim günlerdir.
Zor günler, 1992 yılında savaşla birlikte başladı. “Çocuklarım, ailem, savaştan sağ çıkabilecek mi?” İşte bu soru aklımdan hiç gitmedi. Ancak ailemi kaybedeceğime hiç ihtimal vermiyordum; “Böyle bir şey olamaz.” diyordum hep kendi kendime. Çocuklarım zaten çok gençti ve biz kimseye hiçbir şey yapmamıştık. Srebrenitsa, 1993 yılında BM tarafından korunaklı bölge ilan edilmişti ama 1995 yılına kadar hemen her gün hayatını kaybeden insanlarımız oldu. Her gün… Bütün dünya bunu sadece seyretmekle yetiniyordu. Zaten kimsenin silahı yoktu. Şunu anladık ki dünya Sırplara bizi öldürmeleri için müsaade etmişti.


Buradaki dağların her birinde ölüm makineleri vardı ve Srebrenitsa çocukları her gün ölüyordu. Bir gün tek bir bomba atışıyla okul bahçesindeki 105 çocuk öldürüldü. Srebrenitsa’da yaşanan birçok şey halen bilinmiyor; yapılan daha birçok zulüm var ve bunlar yavaş yavaş ortaya çıkacak. Bundan emin olabilirsiniz.
Dünya şimdi 11 Temmuz Srebrenitsa Katliamı’nı konuşuyor. İşte o 11 Temmuz bizi tamamen mahvetti. Eşim ve çocuklarımla Kurtuluş Yolu’na çıkmıştık. Ama bunun son anlarımız olduğunu tabiî ki bilmiyorduk. Ondan sonra, bir daha hiç görüşmeyeceğimizden haberimiz yoktu. Ayrıldığımız yer Brestova Ravan’dı. Küçük oğlumun kolları beni sımsıkı sardı. Bana “Anneciğim lütfen git artık, bizi bırak.” derken beni daha da çok sıkıyordu; sarıldı, tekrar sarıldı. Bunu asla unutamam, kim olsa unutamaz. Zulüm konusunda insanın hangi dine inandığı bir önem ifade etmiyor. Kim olursa olsun insan bunu hak etmiyor. Özellikle çocuklar... Çocuk dünyanın en güzel şeyi. Çocuklar neşelidir, varlıklarında neşelendirir, yokluklarında ise bir o kadar hüzünle dolarsınız.

İki çocuğumu da o günden sonra göremedim. Onlar hakkındaki gerçeği hiçbir zaman öğrenemedim. Eşimi, iki kardeşimi ve dört kuzenimi de kaybettim. Sadece bir kardeşimin cesedini bulduk. İnşallah diğerininkini de buluruz. Ablamın oğullarından biri bulundu; ismi Mehmet’ti. Fakat diğer oğlu Muhammed’i hala arıyoruz.
Srebrenitsa, Boşnak halkına yapılan katliamın simgesidir. Zaten uluslararası örgütlerin bu konudaki başarısızlığı belli oldu. Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin verdiği karardan hiç memnun değiliz ve bu kadar katliamdan sonra böyle bir kararın çıkması utanç verici. Sırbistan ve Karadağ’ın suçlu bulunmaması büyük bir adaletsizlik ve insan haklarının katlidir; bütün kurbanlarımıza yapılmış olan büyük bir hakarettir.
Lahey’in bu adaletsiz kararının ardından biz Srebrenitsa’ya özerklik verilmesini istiyoruz. Bunun yanı sıra Srebrenitsa’da katliama karışanların tamamına Merkez Adalet Mahkemesi’nin dava açmasını istiyoruz. Böylece insanlar kendi şehirlerine dönüp normal hayatlarına tekrar devam edebilirler.
Ben 2002 yılında Srebrenitsa’ya geri dönebildim ve gördüm ki burada bizi bekleyen başka sorunlar var. Mahallemde tek başıma yaşıyorum; komşularım yok, yani Boşnaklar, kendi insanımız yok. Şu anda isteyen her kişinin Srebrenitsa’ya dönme hakkı bulunuyor; ama bunun dışında dönen kişilere başka hiçbir hak tanınmıyor; bizlere hala kötü davranılıyor. Sosyal konularda hakkımız yok. Eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarımız karşılanmıyor. Bu nedenlerle Srebrenitsa’da bizim için hayat yok gibi bir şey. Bizim çok fazla talebimiz yok; sadece her insan gibi özgürlük ve haklarımızın iadesini istiyoruz.


Birçok kez Sırplar burada katliamların işlendiğini reddettiler; fakat buradaki binlerce mezar gerçeğin şahididir. Aslında maalesef bunlar da sadece bir başlangıç; çünkü bütün kurbanların cesetleri henüz bulunamadı. Bu sebeple mezarların arası, aynı aileden olan insanlar birlikte defnedilsin diye bilerek boş bırakıldı.
Bu gerçekten üzücü bir hikaye. Potoçari köyü ise başlı başına bir hikaye. Dünyanın herhangi bir yerinde bir gün içinde bu kadar kötülük işlenmiş midir acaba? Bu kurbanların tek suçu Müslüman Boşnak olmaları. Zaten aç, silahsız, barışsever insanlar kimseye kötü bir şey yapmazlardı. Şimdi 1042 çocuğun cesedini bulmaya çalışıyoruz. Sadece Mehmedoviç sülalesinden 242 insan kayıp. Müslümanlar olarak haklarımızın iadesi için daha ne kadar acı çekmemiz lazım? Tek istediğimiz, haklarımız. Çok şey mi istiyoruz? Müslüman olmak suç sanki. Ama ben Müslüman olduğum için gurur duyuyorum ve kimseye kin beslemek istemiyorum. Çünkü Allah bizden kin tutmamızı istemiyor. Allah’a inanan hiçbir insan bu kadar kötü bir şey yapmaz. Bence 1995’te BM ve Amerika, burada bir katliam yapılması için izin verdi. Çünkü onlar sadece bir kez “Dur!” deseler bu katliam olmayacaktı. Bu merciler insanlık tarihine kazınan bir katliama seyirci kaldılar. Tarihe bu şekilde yazıldılar. Geri dönen Srebrenitsa mağdurlarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve temel haklarının garanti altına alınması konusunda da sessiz kalarak aynı duyarsızlıklarını sürdürüyorlar. Biz hayatımızın normale dönmesi için haklarımızı istiyoruz, ki artık bizim için normal bir hayat olduğunu hiç sanmıyorum. Normalde insanlar akşam işlerinden ayrıldıktan sonra evlerine, çocuklarına koşarlar. Fakat bize düşen iş yerlerimizden mezarlara koşmak ama en azından bunu onurlu bir şekilde yapmamıza izin versinler.


İnsanlar oğullarından gelin, torun beklerken biz cenaze, tabut bekliyoruz. Senelerdir bizim sevincimiz, neşemiz kalmadı. Tek neşemiz, tek umudumuz, maalesef baba, oğul ve eşlerimizin cesetlerini bulmak. Üzücü ama öyle. Onları uzun süre dönerler umuduyla bekledik... Hep dönerler diye umutlar içinde. Ama artık tüm umutlar da tükendi. Artık tek umudumuz onların cesetlerini bir bütün içinde bulmaktır. Allah bunu nasip ederse, çok mutlu olurum.
Srebrenitsalı bir anne olarak, artık hayatımı çocuklarımın cesetlerini bulmaya adadım. Onları doğururken ne kadar sevindiğimi hatırlıyorum; Rabbime bu kadar güzel evlatları bana nasip ettiği için şükrederdim. Şimdi ise, onları bulmak ve hak ettikleri gibi toprağa vermek için dua ediyorum. Ve bütün insanlara sesleniyorum: “Srebrenitsa’dan kovulmamıza izin vermeyin! Bu topraklar bizim için kutsaldır; bu toprakları ziyaret etmemiz, bu topraklara bakmamız ve genç nesillere düzgün bir şekilde aktarmamız lazım. Buralar yalnız kalmasın.”

|
10

Laik Aşûre!

Yazar: on 14:12



|
2

Bir Yol O'na Varmıyorsa

Yazar: on 17:35 in ,


Sevgili Dost;

Eksik bilgi bizi yanlış adreslere götürür.
Arkadaşlıklar, dostluklar, ortaklıklar ve evlilikler hep bu yüzden biter. 
Kim bilir hayatımızda kaç kez; "nasıl da tanıyamamışım!"demiş, 
kaç kez ince buz tabakasına aldanıp üzerine yürüdüğümüz gölün soğuk sularında bulmuşuzdur kendimizi...
 
 
 
 
Evet o yollarında katiliydi bu cümle "Bir yol (dostluk, arkadaşlık, evlilik, ortaklık) Allah'a varmıyorsa o yol mutlaka biter". İşte zor bir günümde kurulmuştu bu cümle bana bir zamanlar dost dediğim birisi tarafından, ne yazık ki onun bittiğini söylediği dostluğum devam ederken bu cümleyi kuran insanla yollarımı ayırdım... Demek ki kurduğumuz tüm cümleler birgün gelir bizi bulurmuş! Ama üzülmemeli en azından benim açımdan bazen gitmeyide bilmeli "nasıl da tanıyamamışım" dediğimiz insanların yanından! Hem de öyle bir gidişle gitmeli ki asla dönüşü olmasın. Neden mi? Dönerseniz de tanıyamazsınız çünkü insan kendini bile zor tanıyan bir varlıktır. Ve asla bi daha yapmam diyenlere inanmayın, kimse unutmaz çünkü kendine yapılanı ama o size yaptığını unutur ve tekrar tekrar yapmaya devam eder. Dönüpte kırılmak neden o zaman değil mi? 
Ve buz tabakası kırılmıştır... Suyun altıda hiç fena değil aslında soğuk sadece ama insanı kendine getiren bir soğuk. -Bazı insanların namaza başlaması gibi!- Suyun üzerine çıkmakta zor değil güçlüdür insan değilse o dertle sınav olunmaz çünkü. Sınavdaysak kopya çekme hakkıda bize verilmişse dönüp bir bakalım güçlü insanlara. Sonra sudan çıkalım üzerimizi değiştirir gibi ıslak ve saçma düşünceleri atalım üzerimizden. Bu sayede o insancıkların fikirleride gitsin kafamızdan.-ki gider inanın çünkü yara geçer izi geçmez sadece- İnsan yalnız kalamaz ne de olsa elbette yeniden dostluklar, arkadaşlıklar, ortaklıklar başlar. Sonra onlarda biter, yenileri başlar. Hiçbir şey sonsuz değildir çünkü yalnız O'nun mutlak varlığından başka. O zaman vira Bismillah su yüzüne çıkmaya...

|

Copyright © 2009 lâ-illâ All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.