12

"Nutella"

Yazar: on 18:56 in
Benim gibi sadece Nutella ile bile mutlu olabilen kaç kişi daha varr :))
Nutella ile mutlu olanlar ve olmayanlar diye insanları iki kategoriye bile ayırabilirim :D
Canım Nutella'm iyi ki varsın :)
Bu keki de yapmayı deneyeceğim tarifi yok ama uydururuz :D 
 

Bu aralar saçma sapan bir prefesör (ben o adama profesör bile demem) yüzünden  hiç keyfim yoktu.
4 yıllık fef hayatımda görmediğim 10 rakamını 2 sayfa dolu kağıdıma verdi. Dersine girdiği tüm gruplarda da durum aynı 30 tl ye kitap sattı yetmedi biraz daha bir şeyler satıp para kazanmayı amaçlıyor not yükseltme adına! Nasıl bir zihniyeti üniversiteye öğretmen yapıp sonra da bölüm başkanı yaptıklarını umarım farkederler en kısa zamanda! Verdiğimiz 2050 tl harç yetmiyor galiba. Artı bu adam bize çağdaş eğitim sistemini anlatıyor derste (anlatıyor yanlış oldu anlattırıyor olması gereken bu diyor ama tam ters yolda ilerlemeye devam ediyor) Hani dini imanı para olmuş dedikleri insanlar vardır. İşte o tâbir tamamen o adam için söylenmiş.
Sonra sistem yanlış diyorlar sen adam gibi ölçme dersine girerken sırf fazladan kitap satabilmek için sattığın başka kitabın dersini işlersen biz de dersanelere gidip kpss yi kazanmaya çalışırız. Ders anlatmıyorlar tek soruyla sınav yapıyorlar. Ve bu saçmalığın olduğu tek üni Türkiye'nin önde gelen ünilerinden birisi. Tüm üniversiteler de test yapılıyor kpss ye yönelik ders işleniyor. Bizimkilerde canı ne isterse onu yapıyor!..
Sinirim had safha cumartesi günü tam bir saat ağlamama sebep olan o adama beddua edesim geliyor. Eğer ispatlayabilirsem de rüşvet aldığını ispatlayıp yaymak istiyorum. Elimden geleni ardıma koymayacağım! 


İşte böyle çok sinirli geçen gergin bir hafta sonundan sonra Nutella ile kendime gelmek istiyorum :)

|
13

Vanilya Club Aralık Ayı Kutusu

Yazar: on 13:58

Vanilya Club kutusunu ilk olarak Sevgili Meyye'nin blogunda rastlamıştım ve gelen ürünlerini görünce kesinlikle üye olmam gerektiğine inanıp kasım ayı başında üye olmuştum. Ancak kasım ayı kutusuna yetişememiştim. Aralık ayı kutusu ise 7 aralıkta elime ulaştı. Zaten her kutunun ay başında hazırlanıp gönderildiğini söylemişlerdi. Kutuyu görünce bayıldım ben gerçekten kutusuna bile değer 15 tl öyle basit bir kutuda gelmedi yani :) Sonra bir heyecanla içini açtım aşağıda görüldüğü gibi. 



İçerisinden toplamda 7 ürün çıktı. Ürünleri genel olarak sıralayacak olursak.

Nuxe Paris Huile Prodigieuse OR
L'Occiante Verbana El Kremi
Jane İredale Just Kissed Lip Plumper
Jane İredale Pure Pressed Base SPF 20
Fruttini Meyveli Duş Jeli
Alessandro Stiletto Bacak Parfümü
Alessandro Nail Spa Honey Cuti-Remover

Gelelim Türkçe meallerine :))))



Nuxe Çok amaçlı kuru bakım yağı gerçekten kutunun en iyi ürünüydü. Bu yağa özel bir yazı yazacağım için burada anlatmak istemiyorum özelliklerini :)

Alessandro tırnak etini nazikçe gidermenize yardımcı bakım yağı ise ben pek tırnak etlerimle ilgilenmediğim için bana uygun olmadı ama ileride kullanabilirim belki.


Jane Iredela pudra gerçekten çok güzel bir kapatıcı. Pudra kullanmıyordum eskiden ama artık kullanıyorum. Yüzde kesinlikle abes durmuyor ve gayette güzel kapatıyor. İkinci favori ürünüm.

Jane Iredale ruj ise rengi ile bir problemim yok dudakta kötü durmuyor amaaaa inanılmaz yakıyor dudakları dayanamadım sildim direk sürdükten sonra hiç beğenmedim yani.



Solda gördüğünüz çantadan ufak bir parfüm çıkıyor. Ayak ve bacak parfümü imiş. Bana göre fazla lüx :D ben sadece boynuma parfüm sıkmayı seviyorum parfümle yıkanmaya gerek yok diye dşünüyorum :)

Son olarakta L'Occiante krem, limon gibi kokuyor. Hoş bir krem yalnız bana çok nemlendirici gelmedi. Sürdükten sonra ellerimi kremlemişim gibi hissetmiyorum. Ama doğal ürünler kullanıldığı için güzel bir krem ve kullanır bir ürün olmuş.


Bir çok kişi çoktan yayınladı aralık ayı kutusunu ben nerdeyse ocak kutusuyla birleştirdim :D ama çok hastaydum kutu geldiğinde sonra da sınavlarım vardı. Çok yoğun ve stresli bir hafta bitti bu hafta da tekrar KPSS ye odaklanmaya çalışıyorum. Bu boş günümde blogumu boş geçmemek adına bunları paylaşmak istedim :) Son olarakta sizlere acaba hala 15 tl iken son kez vanilya kutumu istemeliyim yoksa Lilakutuya mı terfi etmeliyim? :) (Vanilya Club artık 35 tl ve 35 tl yi haketmeyen bir kutu eğer kutu almak isteyen olursa mutlaka lilakutuya bir baksın)

|
5

"Tanıkların Dilinden Srebrenitsa"

Yazar: on 16:30

“Dünya bu katliama seyirci kaldı!”

(Hatice Mehmedoviç)




Bundan tam on iki yıl önce, 11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa’da Sırpların gerçekleştirdiği katliamın en yakın tanıklarından olan Srebrenitsalı Anneler Derneği Başkanı Hatice Mehmedoviç’in, Potoçari Şehitliği’nde İHH ekibine anlattığı acı dolu hikayesi:
Ben Srebrenitsa’da yaşıyordum. Srebrenitsa zaten benim şehrim, burada doğdum. En güzel ve aynı zamanda en zor günlerimi burada geçirdim. Çocuklarım burada doğdu. İlk oğlum doğduğunda duyduğumuz sevinci kelimelerle anlatmak mümkün değil. Bunlar güzel günlerdi, ama Srebrenitsa’da daha sonra çok zor günler yaşadık. Benim için en zor günler ise bütün ailemi kaybettiğim günlerdir.
Zor günler, 1992 yılında savaşla birlikte başladı. “Çocuklarım, ailem, savaştan sağ çıkabilecek mi?” İşte bu soru aklımdan hiç gitmedi. Ancak ailemi kaybedeceğime hiç ihtimal vermiyordum; “Böyle bir şey olamaz.” diyordum hep kendi kendime. Çocuklarım zaten çok gençti ve biz kimseye hiçbir şey yapmamıştık. Srebrenitsa, 1993 yılında BM tarafından korunaklı bölge ilan edilmişti ama 1995 yılına kadar hemen her gün hayatını kaybeden insanlarımız oldu. Her gün… Bütün dünya bunu sadece seyretmekle yetiniyordu. Zaten kimsenin silahı yoktu. Şunu anladık ki dünya Sırplara bizi öldürmeleri için müsaade etmişti.


Buradaki dağların her birinde ölüm makineleri vardı ve Srebrenitsa çocukları her gün ölüyordu. Bir gün tek bir bomba atışıyla okul bahçesindeki 105 çocuk öldürüldü. Srebrenitsa’da yaşanan birçok şey halen bilinmiyor; yapılan daha birçok zulüm var ve bunlar yavaş yavaş ortaya çıkacak. Bundan emin olabilirsiniz.
Dünya şimdi 11 Temmuz Srebrenitsa Katliamı’nı konuşuyor. İşte o 11 Temmuz bizi tamamen mahvetti. Eşim ve çocuklarımla Kurtuluş Yolu’na çıkmıştık. Ama bunun son anlarımız olduğunu tabiî ki bilmiyorduk. Ondan sonra, bir daha hiç görüşmeyeceğimizden haberimiz yoktu. Ayrıldığımız yer Brestova Ravan’dı. Küçük oğlumun kolları beni sımsıkı sardı. Bana “Anneciğim lütfen git artık, bizi bırak.” derken beni daha da çok sıkıyordu; sarıldı, tekrar sarıldı. Bunu asla unutamam, kim olsa unutamaz. Zulüm konusunda insanın hangi dine inandığı bir önem ifade etmiyor. Kim olursa olsun insan bunu hak etmiyor. Özellikle çocuklar... Çocuk dünyanın en güzel şeyi. Çocuklar neşelidir, varlıklarında neşelendirir, yokluklarında ise bir o kadar hüzünle dolarsınız.

İki çocuğumu da o günden sonra göremedim. Onlar hakkındaki gerçeği hiçbir zaman öğrenemedim. Eşimi, iki kardeşimi ve dört kuzenimi de kaybettim. Sadece bir kardeşimin cesedini bulduk. İnşallah diğerininkini de buluruz. Ablamın oğullarından biri bulundu; ismi Mehmet’ti. Fakat diğer oğlu Muhammed’i hala arıyoruz.
Srebrenitsa, Boşnak halkına yapılan katliamın simgesidir. Zaten uluslararası örgütlerin bu konudaki başarısızlığı belli oldu. Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin verdiği karardan hiç memnun değiliz ve bu kadar katliamdan sonra böyle bir kararın çıkması utanç verici. Sırbistan ve Karadağ’ın suçlu bulunmaması büyük bir adaletsizlik ve insan haklarının katlidir; bütün kurbanlarımıza yapılmış olan büyük bir hakarettir.
Lahey’in bu adaletsiz kararının ardından biz Srebrenitsa’ya özerklik verilmesini istiyoruz. Bunun yanı sıra Srebrenitsa’da katliama karışanların tamamına Merkez Adalet Mahkemesi’nin dava açmasını istiyoruz. Böylece insanlar kendi şehirlerine dönüp normal hayatlarına tekrar devam edebilirler.
Ben 2002 yılında Srebrenitsa’ya geri dönebildim ve gördüm ki burada bizi bekleyen başka sorunlar var. Mahallemde tek başıma yaşıyorum; komşularım yok, yani Boşnaklar, kendi insanımız yok. Şu anda isteyen her kişinin Srebrenitsa’ya dönme hakkı bulunuyor; ama bunun dışında dönen kişilere başka hiçbir hak tanınmıyor; bizlere hala kötü davranılıyor. Sosyal konularda hakkımız yok. Eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarımız karşılanmıyor. Bu nedenlerle Srebrenitsa’da bizim için hayat yok gibi bir şey. Bizim çok fazla talebimiz yok; sadece her insan gibi özgürlük ve haklarımızın iadesini istiyoruz.


Birçok kez Sırplar burada katliamların işlendiğini reddettiler; fakat buradaki binlerce mezar gerçeğin şahididir. Aslında maalesef bunlar da sadece bir başlangıç; çünkü bütün kurbanların cesetleri henüz bulunamadı. Bu sebeple mezarların arası, aynı aileden olan insanlar birlikte defnedilsin diye bilerek boş bırakıldı.
Bu gerçekten üzücü bir hikaye. Potoçari köyü ise başlı başına bir hikaye. Dünyanın herhangi bir yerinde bir gün içinde bu kadar kötülük işlenmiş midir acaba? Bu kurbanların tek suçu Müslüman Boşnak olmaları. Zaten aç, silahsız, barışsever insanlar kimseye kötü bir şey yapmazlardı. Şimdi 1042 çocuğun cesedini bulmaya çalışıyoruz. Sadece Mehmedoviç sülalesinden 242 insan kayıp. Müslümanlar olarak haklarımızın iadesi için daha ne kadar acı çekmemiz lazım? Tek istediğimiz, haklarımız. Çok şey mi istiyoruz? Müslüman olmak suç sanki. Ama ben Müslüman olduğum için gurur duyuyorum ve kimseye kin beslemek istemiyorum. Çünkü Allah bizden kin tutmamızı istemiyor. Allah’a inanan hiçbir insan bu kadar kötü bir şey yapmaz. Bence 1995’te BM ve Amerika, burada bir katliam yapılması için izin verdi. Çünkü onlar sadece bir kez “Dur!” deseler bu katliam olmayacaktı. Bu merciler insanlık tarihine kazınan bir katliama seyirci kaldılar. Tarihe bu şekilde yazıldılar. Geri dönen Srebrenitsa mağdurlarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve temel haklarının garanti altına alınması konusunda da sessiz kalarak aynı duyarsızlıklarını sürdürüyorlar. Biz hayatımızın normale dönmesi için haklarımızı istiyoruz, ki artık bizim için normal bir hayat olduğunu hiç sanmıyorum. Normalde insanlar akşam işlerinden ayrıldıktan sonra evlerine, çocuklarına koşarlar. Fakat bize düşen iş yerlerimizden mezarlara koşmak ama en azından bunu onurlu bir şekilde yapmamıza izin versinler.


İnsanlar oğullarından gelin, torun beklerken biz cenaze, tabut bekliyoruz. Senelerdir bizim sevincimiz, neşemiz kalmadı. Tek neşemiz, tek umudumuz, maalesef baba, oğul ve eşlerimizin cesetlerini bulmak. Üzücü ama öyle. Onları uzun süre dönerler umuduyla bekledik... Hep dönerler diye umutlar içinde. Ama artık tüm umutlar da tükendi. Artık tek umudumuz onların cesetlerini bir bütün içinde bulmaktır. Allah bunu nasip ederse, çok mutlu olurum.
Srebrenitsalı bir anne olarak, artık hayatımı çocuklarımın cesetlerini bulmaya adadım. Onları doğururken ne kadar sevindiğimi hatırlıyorum; Rabbime bu kadar güzel evlatları bana nasip ettiği için şükrederdim. Şimdi ise, onları bulmak ve hak ettikleri gibi toprağa vermek için dua ediyorum. Ve bütün insanlara sesleniyorum: “Srebrenitsa’dan kovulmamıza izin vermeyin! Bu topraklar bizim için kutsaldır; bu toprakları ziyaret etmemiz, bu topraklara bakmamız ve genç nesillere düzgün bir şekilde aktarmamız lazım. Buralar yalnız kalmasın.”

|
10

Laik Aşûre!

Yazar: on 14:12



|
2

Bir Yol O'na Varmıyorsa

Yazar: on 17:35 in ,


Sevgili Dost;

Eksik bilgi bizi yanlış adreslere götürür.
Arkadaşlıklar, dostluklar, ortaklıklar ve evlilikler hep bu yüzden biter. 
Kim bilir hayatımızda kaç kez; "nasıl da tanıyamamışım!"demiş, 
kaç kez ince buz tabakasına aldanıp üzerine yürüdüğümüz gölün soğuk sularında bulmuşuzdur kendimizi...
 
 
 
 
Evet o yollarında katiliydi bu cümle "Bir yol (dostluk, arkadaşlık, evlilik, ortaklık) Allah'a varmıyorsa o yol mutlaka biter". İşte zor bir günümde kurulmuştu bu cümle bana bir zamanlar dost dediğim birisi tarafından, ne yazık ki onun bittiğini söylediği dostluğum devam ederken bu cümleyi kuran insanla yollarımı ayırdım... Demek ki kurduğumuz tüm cümleler birgün gelir bizi bulurmuş! Ama üzülmemeli en azından benim açımdan bazen gitmeyide bilmeli "nasıl da tanıyamamışım" dediğimiz insanların yanından! Hem de öyle bir gidişle gitmeli ki asla dönüşü olmasın. Neden mi? Dönerseniz de tanıyamazsınız çünkü insan kendini bile zor tanıyan bir varlıktır. Ve asla bi daha yapmam diyenlere inanmayın, kimse unutmaz çünkü kendine yapılanı ama o size yaptığını unutur ve tekrar tekrar yapmaya devam eder. Dönüpte kırılmak neden o zaman değil mi? 
Ve buz tabakası kırılmıştır... Suyun altıda hiç fena değil aslında soğuk sadece ama insanı kendine getiren bir soğuk. -Bazı insanların namaza başlaması gibi!- Suyun üzerine çıkmakta zor değil güçlüdür insan değilse o dertle sınav olunmaz çünkü. Sınavdaysak kopya çekme hakkıda bize verilmişse dönüp bir bakalım güçlü insanlara. Sonra sudan çıkalım üzerimizi değiştirir gibi ıslak ve saçma düşünceleri atalım üzerimizden. Bu sayede o insancıkların fikirleride gitsin kafamızdan.-ki gider inanın çünkü yara geçer izi geçmez sadece- İnsan yalnız kalamaz ne de olsa elbette yeniden dostluklar, arkadaşlıklar, ortaklıklar başlar. Sonra onlarda biter, yenileri başlar. Hiçbir şey sonsuz değildir çünkü yalnız O'nun mutlak varlığından başka. O zaman vira Bismillah su yüzüne çıkmaya...

|
14

Sünger Bob "Familia" (Annelerinin Çocuklarına:)

Yazar: on 19:36 in
Sırf fotoğraf çekmeyi sevdiğim için mi yoksa çoks everek kullandığım için mi bu tatlı sevimli tuvalet kağıtlarını böyle anlatmaya kalkıyorum bilmiyorum :)) Hangi sebepten olursa olsun ben fotoğraf çekmeyi de yeni şeyler denemeyi de çok seviyorum. Çok uzun zaman oldu aslında bu tuvalet kağıdını kullanmaya başlayalı. Arkadaşım almıştı sordum direkk aa ne güzelmiş nerden aldın fln derken fiyatıda uygun olunca kendimi hemen markette buldum. Sonra birgün fotoğrafını çekmek geldi aklıma dedim çok tatlı bi şey bu annesinin kızı ya da oğlu olan herkes bunu kullanmalı :) Yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmamalı :D ben pepenin tuvalet kağıdı çıksa daha mutlu olurum ama süngerbobu hiç izlemiş değilim :) Yine de eğlenceli deli dolu bir karakteri var eminim her ruloda değişik şekiller var onları gördükçe kopuyorum :))) Aslında yiğenlerimin kullanması gereken tuvalet kağıdını ben kullanıyorum bilmiyorum bu nasıl bir çelişkidir :D Size soruyorum sevgili okuyucularım siz olsanız 24 lüsünü 9 tl ye bulduğunuz sünger boblu tuvalet kağıdını almaz mıydınız? Ben Kayseri'deki Portakal marketten aldım bu fiyata ama oldu biraz zaman geçmiştir indirim zamanı :) Diğer bütün marketlerde de var bildiğim kadarıyla.



Sonuç olarak sevgili anneler siz çocuklarınızı sevindirmek istemez misiniz tatlı yarucuklarınızı :) yaş sınırlaması yapmadan sevindirin lütfen :D



|
6

Öğretmenler Günü

Yazar: on 19:01


Sevgili öğretmenlerim ve öğretmen adayı arkadaşlarım :) hepimiz öğretmenler günü kutlu mutlu olsun. Türkiye'nin geleceğini yetiştiren öğretmenlerimizi bir gün anmak ne kadar doğru bilmiyorum ama anmasakta olmaz :)  Allah bizlere de bir an önce hayırlı bir şekilde atanıp öğretmen olup hayırlı öğrenciler yetiştirmeyi nasip etsin. Öğrencilerime kavuşacağım günü sabırsızlıkla bekliyorum :))) 

Öğretmenlik zor meslek değil diyenlere cevaben evet günün az saati çalışıp yazın 2 ay tatil yapıyoruz belki ama siz evde biriyle uğraşamazken biz otuz kırk tanesiyle uğraşmaya çalışıyoruz. Hele bir de işin ucunda gerçekten tüm ülkenin geleceği yatıyorsa işte en zor iş budur. Ki daha atanmadan çilelerimiz başlıyor. Şu an KPSS çalışıyorum ve cidden stresim tavan yapmış durumda. Dua edin bana ve tüm atanmayı bekleyen öğretmen adaylarına :)

|
6

Lifebuoy (muhteşem sabun)

Yazar: on 21:07 in ,


Sanırım, öncelikle bu günü sıkıntılarımdan biraz rahatlamak kafamı dağıtmak için kendime fotoğraf çekme günü ilan ettiğimi belirtmem gerek. Yurtta elimin altında olan her şeyin fotoğrafını çektim galiba :) Terapi gibi bir şey ama inanın o kadar rahatlatıcı etkisi var ki depresyon haplarından bile daha güçlü! Uzun zaman sonra makinayı elime almışken bugüne kadar kullandığım en güzel sabunu okuyucalarımla paylaşmasam olmazdı :) Öğlen vakti işeri ışık doluyken serdim nar çiçeği şalımı yere :) yurtta olunca zeminide mecburen kendim ayarlıyorum :)) Çok eğlendim bu fotoğrafları çekerken sabunu tanıtmaktan çok fotoğraflarımı paylaştığımı düşünürseniz haklı yanınız büyük olacaktır :)



 Gelelim bu kadar övdüğüm güzelim sabunuma. Geçtiğimiz günlerde bir blogta görmüştüm bu sabunun tanıtımını. Ki gerçekten yazarın dediği kadar varmış iyi ki almışım artık sabunumu asla değiştirmeyeceğim. Yeşili, mavisi, kırmızısıyla her rengini sıra sıra deneyeceğim :D Sabunumuz neden bu kadar güzel peki? Şöyle ki sabuna incecik bir boru koymuşlar sabunu sıkınca böyle çok tatlı bir şekilde akıyor elinize nasıl tarif etsem böyle ince ince avucunuza doluyor :) Sonra ellerinizi yıkadığınızda kesinlikle sıvı sabunla yıkamış hissi olmuyor. "Sabun elimde kaldı" hissine hiç kapılmadım sanki katı sabunla elimi yıkıyorum. Kokusuna gelince hiç düşünmeden kırmızıyı sevdiğim için almıştım, kokusuna da bayıldım. Temizlik kokuyor :D deterjan gibi değil ama aşırı parfümlüde değil. Temizliği konusuna gelince antibakteriyel olduğunu hissettiriyor kesinlikle. Tertemiz ellerim yaa diyorsunuz :)) Ellerimi yıkayasım geliyor sürekli :D Yurt ortamında zaten temizlik zor olduğu için mutlaka böyle ürünler kullanılmalı diye düşünüyorum.



Katı sabuna gelince ise hiç kullanmadım henüz :) Katı sabunuda daha önce görmemiştim. Cuma günü markete uğramıştım aaa bi baktım promosyon ürünü bir sürü dizmişler sıra sıra. Yeşilin kokusunuda merak ediyordum üstelik 1 tl idi attım sepete :))) elbet bir ara kullanacağımdır hiç olmadı hediye ederim :) Sıvı sabunu da Ankara'da oturanlar bilirler Sıhhıyede köprü altında bir kozmetik dükkanı var Motif kozmetik oradan aldım. Bugüne kadar gördüğüm en uygun kozmetikçi. Bu sabunu da 2 tl ye aldım. Eğer Ankarada iseniz kesinlikle tavsiye ederim mutlaka alışverişlerinizi ordan yapın :) 
 



Amma övdüm galiba okuyanların gidip hemen bu sabundan alıp deneme psikolojilerine gireceklerini düşünüyorum :D bundan dolayı da lifebuoy'un bana promosyon olarak bir şeyler yollaması gerek kesinlikle :))) Deneyenler ya da deneyecek olanlar yorumlarınızı bekliyorum :) Bir de unutmadan daha ayrıntılı bilgi için buyrun buradan :)


Son olarakta yeni bir kategori daha oluşturdum kendime :) Bundan sonra denediğim beğendiğim ya da beğenmediğim ürünleri de tanıtacağım burda. Eğlenceli oluyor fotoğraflaması ve anlatması. Biraz kafa dağıtmak adına iyi gelecektir kendime hem belki birilerine de faydam dokunur :)


Bi sabun için bile o kadar çok şey yazdım ki hayretler içerisindeyim :) 


Es Selamu Aleykum...

|
12

Çikolatalı Muzlu Kek

Yazar: on 22:04 in ,

Uzun zaman önceydi daha okulum bile açılmamıştı aslında ben bu tarifi denediğimde ama yayınlamak kısmet olmadı bir türlü. Halamlar misafir gelecekti ben de zaten bir şeyler denemek istiyordum ve aklımda da daha önce cake in life da gördüğüm bu enfess kek vardı. Orjinal tarifse sevgili rumma ya ait. Ben üst süsleme kısmını cake in life daki gibi yaptım evde beni yap beni yap diye bekleyen dr.oetker glazür çikolatamın bu keke yakışacağına emindim ve öyle de oldu. Şimdi gelelim tarifimize :)



Malzemeler ;

   4 yumurta
   150 gr tereyağı veya margarin
   35 gr kakao
   120 gr su
   1 su bardağı pudra şekeri
   1 paket kabartma tozu
   2 adet büyük muz
   un

Yapılışı ;

Su ,kakao ve yağı orta ateşte eriyene kadar karıştırın ve soğumasını bekleyin. Oda sıcaklığındaki yumurtaları ve şekeri çırpın,Kakaolu karışımı da ekleyin ve karıştırın.Un ve kabartma tozunu da ekleyin.En son içine dilimlediğiniz muzları da ilave edip çok az karıştırın.Önceden ısıtılmış fırında pişirin.





Şimdi ise gelelim benim yaptığım ekler ve farklılıklara. Evde tek muz olduğu için ben bir tane muz dilimleyip koydum bir avuç kadarda damla çikolata koydum. O resimlerde eriyik görünen kısım onlar yani :) Sonra 120 gr suyu ölçemeyeceğim için kafamdan yarım bardak olarak belirledim :) En sonda glazürde ise üzerini okumadığım için birazda aceleden keki soğumadan döküvermişim :)) tabi olarak donmadı bide ben donacak diye yaymaya çalışırken çikolatalarım birbirine karıştı ve beyaz siyah olması gerekirken sütlü çikolata oldu :D Burdan ders çıkardım bi daha aynı hataya düşmem artık :) Sonuç olarak keki yiyen herkes hayran kaldı. Yorumlar güzel olunca tabi ben de pek bir mutlu oldum :) henüz yeni yeni mutfağa giren biri olunca böyle oluyor :) Gerçekten ben de pek kek sevmeyen biri olduğum halde bayılarak yedim. Kesinlikle denemelisiniz!



Afiyet olsun :)))



|
6

Yorumsuz

Yazar: on 18:55 in

|
12

Haddini bil Hakkı Devrim özür dile!

Yazar: on 17:25
Televizyon izlemeyi pek sevmeyen bi insan olduğum için Okan'ın yeni programından da haberim bile yoktu ki yapılan terbiyesizliğide duymamıştım. Program ne zaman yayınlandı bilmiyorum ama Hakkı Devrim, Okan Bayülgen'in bir programında Peygamber Efendimiz için saçma sapan sözler sarf etmiş! Ona göre Efendimiz 'kabile şefi' imiş (gör bi kabile şefi bir dinin bir ümmetin önderi sen ne oldun ne yapabildin madem göstersene!!!) Kuran güya Efendimizin kendi sözleri imiş! (Açıp bir kere kuranın mealini okumadan bu sözleri bir insanın yazamayacağını anlamadan atıp tutmak ne kolay! zaten açıp okusalar bir şey olacaklar bir şeye benzeyecekler!) Daha neler demiş bilmiyorum inanın izlemedim de gerekte duymuyorum! 
Peki bu kendini ve haddini bilmeyen insancık (sanatında istediği kadar başarılı olsun bir milletin dinine laf eden, yaşına başına bakmadan deli devre konuşan şahıs benim gözümde insancık bile değildir de neyse) halktan nasıl özür diler. Tabi ki halk susmayıp tepkisini gösterirse! Tepkimizi de nasıl göstereceğimizi hemen anlatıyorum. Önce http://www.tv8.com.tr/s-13-0-izleyici-temsilcisi linke tıklıyoruz. Açılan sayfadaki bilgileri doldurup nota da yazmak istediklerimizi ekliyoruz. Örnek olması açısından ben şöyle yazdım.


"Okan Bayülgen'in programında Hakkı Devrim gibi bir sanatçının en az %75 inin müslüman olduğu bir ülkede peygamber efendimiz hakkında kabile şefi kuran onun sözleri gibi müslüman olan insanların sindiremeyeceği cümleler kurması hiç yakışık almamıştır mümkünse kamuoyu önünde müslüman olan tüm Türkiye halkından özür dilemesini rica ediyorum!"


Sen inanmayabilirsin Hakkı Devrim ama benim dinime laf edemezsin. Ben Fransızı, Danimarkalısı dinime laf edip karikatür çiziyor diye sinirden titrerken beddua üstüne beddua ederken sen bir de Türk'ken bunu yaparsan el ne yapsın. Ben o ele helak olsun derken sana da demiş olurum. Yine de Rabbim hidayet versin kalbi katılaşmış ve kararmış olanlara!

Dilimin kemiği kırıldı cümleleri duyunca biraz ağır konuşmuş olabilirim hatta belki başım belaya bile girebilir bu cümlelerim yüzünden ama umrumda değil :) 


Yanlış iş yapmamak adına videoyu da yektâ arkadaşım sayesinde izledim hemen izleyebilmeniz için adresi paylaşıyorum

http://www.haberdar.com/haber/hakki-devrimin-hz-muhammed-gafina-tepki-yagiyor-izle-3212776

Hakkı Devrim nasıl bir ustaysa artık kaç yaşına gelmiş kabile şefi kelimesinde aslında öyle demek istemediğini Okan Bayülgen açıklıyor programı kurtarmak adına! Hala konuşabilecek yüzleri var mı acaba merak ediyorum böyle zihniyetsiz insanları takip edip taraf olanların!!!



Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan gibidir! unutmayalım.

|
5

Hayırlı Bayramlar

Yazar: on 23:41 in


Bayramlar, kandiller gibi özel ve mübarek günlerde pek bir şeyler yazmayı beceremiyorum ama yazmazsam da olmayacakmış gibi geliyor. Nasıl ailelerimiz dostlarımız varsa günlük hayatta burası da bir parçamız nasıl es geçebilirim değil mi? Birkaç kelâm da olsa sade bir hayırlı bayramlar dileği de olsa yazmak lazımdı.

Kurban Bayramı deyince benim aklıma öncelikli olarak kerebe kökünden gelen kurb kelimesinin manası geliyor. Kurban ibadeti mutlaka ki Allah'a yakınlığın ifadesi olarak yapılıyor. İnsanın içinde vahşet duygusu var mutlaka siz yok desenizde var emin olun :) Kurban kesimini izlemek heleki kurbanı yüzmek ete dokunmak insanın içindeki bu duyguyu hafifletiyormuş. Bence önemli bir anektod lakin sorarsanız sen yapıyor musun sadece izleme kısmında bulunuyorum. Bu sabah sırf kurbanımızın kesimini izlemek için altıda kalktım izlemezsem bayramın kurban olduğunu kesilen hayvanların şehit olduğunu hissedemiyorum. İyikide gitmişim hayatımda izlediğim en kolay en güzel kurban kesimiydi. Bundan da bahsetmeden geçemeyeceğim :) Bayram namazından sonra teyzemlerin bahçeli mustakil evlerinde 7 kişilik deli danamızı kesmeye gittik. Eniştemin yiğeni kasapmış iki kişilerdi ben sanıyordum ki büyük olan abi kasap meğersem küçük olan eleman kasapmış şoka uğradım zayıp uzun boylu bir delikanlı bildiğiniz terminatör gibiydi belinde kemer ve bir kutu çeşit çeşit bıçak :D. Tipine bakan bu koca danayı tek başına 30 sn de nasıl kesti der. Önceki yıllarda izlediğim tüm kurbanlara sanki eziyet ediliyormuş gibi geliyordu kesim işi uzun sürüyodu kötü oluyordum psikolojim bozuluyordu. Bu yıl o kadar beğendim ki gerçekten kurbanın hiçbir şey hissetmediğini gördüm bir mö bile demedi yani :)) Kasap olan çocuk benden küçüktü sanırım gerçekten maşallah diye diye bir hâl olduk. Bir arkadaşıma bu olayı anlatıyordum ki bana "Brad Pit'i anlatıyor sanacak görende toru topu bi kasap ya ne abartıyorsun" dedi :D Nasıl abartmayım eski yıllarda gördüklerim vahşetti resmen ayrıca yaşına ve tipine bakınca şok oluyordu insan. Her neyse maşallah diyeyim tekrar inş bir şey olmamıştır gün içinde. Ve inş artık herkes böyle kasaplara kestirir kurbanlarını ve hayvanlara eziyet olmaz kimsenin de psikolojisi bozulmaz...

Allah'a yakınlık demiştim evet kurbanın asıl amacı budur aslında. Ve akan insan kanları dursun demektir, bir nev'i de bana göre kurban kanları aksın ki akan insan kanları dursun. Peki bu kurbanlar bizi nasıl Allah'a yaklaştırıyor. Et yemek değil amaç et girmeyen evlerin şenlenmesi bu ilk vesile mutlaka ki yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğreniyoruz ve verdikçe Rabbimiz'e yakınlaşıyoruz. Sonra aslolansa bence Hz. İbrahim'in Hz. İsmail'i kurban etmesi olayıdır bize bu yakınlığı anlatması açısından. Yani ki bir peygamber bir adakta bulunuyor ve oğlunu Allah yolunda kurban edeceğini ahd ediyor. Rabbi ona ahdini hatırlatıyor ve bakınki yakınlığa hiç ikilemeden Hz. İbrahim oğlunu alıyor Arafat'a doğru yola çıkıyor. Tam mina da şeytan musallat oluyor ama bakın ki yakınlığa Hz. İsmail şeytana taş atıyor. Baba sadakatli oğul ondan sadakatli Rabbi'ne karşı. İşte bizde aslında inek, koyun gibi hayvanları değil sanki evladımızı kurban ediyormuşuz gibi bir teslimiyetle gitmeliyiz ve bu işi bu şekilde yapmalıyız. Yoksa amaç ne et yemek ne de kan akıtmak. Her bayram elimizden geldiğince tekrar tekrar bu kıssayı hatırlamalıyız. Ve evlatlarımıza anlatmalıyız. Allah'tan artık bu konularla ilgili çizgi filmler flnda var ki destekleniyor anlatılanlar. Gerçekten muhteşem bir kıssa değil mi? Düşünün hala gerçekten erkek çocukları kurban ediliyor olabilirdi! Ama Rabbim bizi ne kadar seviyor ki böyle bir şeyi istemedi. Sadece bize ders olsun diye bu kıssayı Hz.İbrahim ve İsmail'e yaşattı. Biz de inşaAllah nasiplenmeyi bilelim.

Sonra benim için diğer bir sızı geliyor aklıma "Hacc mevsimi" Son üç yıldır sürekli bir sızı düşüyor içime bu zamanda. İlk yıl anne ve babamı yolladım Arafat'a. diğer yıllarda akrabalarımdan gidenler oldu. En zoru annemle babamın gidişiydi. Daha umreden geleli bir buçuk ay olmuştu üstelik tekrar yolladığımda onları bir senenin iki buçuk ayını orda geçirmek muhteşemdi onlar için. Sınavlarımın ilk haftası olduğu için hacc yemeklerine gelememiştim şimdi çok pişmanım babamı camii de gül sularıyla mübareklediklerinde onu izleyemediğim için :( Nasip işi ama işte her şey. Sonraki hafta sınav fln dinlemedim göndermeye geldim ama :) Şimdi bu sızılar yine düştü içime düşünüyorum ve diyorum sürekli ben ne zaman gidebileceğim acaba hacc vazifemi yapmaya. Rabbim en kısa zamanda genç yaşta nasip etsin inşaAllah. Arafat'ta mahşeri Mina'da İsmail teslimiyetini yaşamak! Allah'ım sen bunların bilincinde olmayı da nasip et. Şuan hacc görevini yerine getiren tüm hacılara Allah kolaylık versin inşaAllah.


Ve son olarakta kestiğimiz kurbanların Sırat köprüsünden geçerken bize binek olacakları müjdesi geliyor aklıma. Bu yüzden özellikle kurbanımızı görmek için elimden geleni yapıyorum. Merak ediyorum ben geçerken nasıl bir hayvana bineceğim :) Ne kadar çok kurban kesmeye çalışırsak o kadar kolay olacaktır geçişimiz inşaAllah. Rabbim o kıldan ince köprüden geçerken düşenlerden eylemesin amin :(

Ha bir de unutmadan Kurban Bayramında en çok sevdiğim şeylerden biri de teşrik tekbirleridir. Namaz kılmayı zaten seviyorum ama bu bayramda ayrı tatlı geliyor :) Bayramın 4 günü ikindiye kadar tekbirleri unutmayalım farzlardan sonra inşaAllah.

İçimde ne çok şey varmış kurbanla ilgili ben farkında değilmişim :) Bir de yazının başında yazacak bir şey bulamadığımdan bahsediyordum vallahi ayıp ettim yazdıkça yazdım :) Rabbim cümlemize bütün müslüman alemine hayırlı bayramlar versin. Bu bayram hatrınasıratta kurbanlarımızın sırtında cennete gitmeyi cennette Hz.İbrahim ve İsmail (a.s) ile beraber olmayı paylaşmanın bol olduğu bütün kötülüklerin bittiği (özellikle şehitlerimizin bittiği) zamanlar nasip etsin inşaAllah. Hayırlı bayramlar diliyorum. Bu arada yaklaşık 10 dk sonra da doğum günüm :) hayırlı bir yıl diliyorum kendime de...


Hacc demişken, Hz. İbrahim, İsmail (a.s) demişken, mina demişken bu sene Arafat'ta Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez hoca tarafından yapılan duayı da paylaşmak istiyorum. İnanılmaz seviyorum kendisini gerçekten harika bir dua yapmış video yaklaşık 45 dk eğer izleme imkanınız varsa bence mutlaka izlemelisiniz. Allah cümlemize de orada olup böyle dualara amin demeyi nasip etsin inşaAllah.



|
7

Salavat Kampanyası

Yazar: on 19:29 in
Es-selam u aleykum

Sevgili derkenâr kardeşim sayesinde gördüğüm ve gerçekten çok hoşuma giden bir kampanyayı paylaşmak istiyorum. Her şeyi en güzel şekilde söylemişler zaten kampanyayı başlatanlar biz de destek olursak inşaAllah hep bir elden 6,5 milyar salavatı tamamlayabiliriz belki. Ne kadar çok duyurursak o kadar sevaba gireriz inşaAllah.






Bu yıl BİNDER’İN düzenleyeceği kutlu doğum (mevlid) programı “es-Sadık (s.a.v)” için manevi bir hazırlık, yüksek bir aşk ve heyecan olsun istedik. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) ile kesintisiz iletişim vesilemiz olan Salavat-ı Şerifeler, milyarlarca söylensin istedik. İstedik ki tüm insanlık adına çekilsin bu salavatlar. İstedik ki haberdar olsun Alemlerin Efendisi.

O’na ulaştıran ve haberdar edilen her bir salavat için;  ’’Ya Resulullah! Senin aşık-ı Sadık ümmetinden falanca,tüm insanlığın sana iman etmesi için bu hediyeyi gönderdi..’’diye  söylenmesini temenni ediyoruz.
Ey aşık-ı Sadıklar, gelin Salat-ü Selam eyleyelim!
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed!…




Kampanyaya katılmak için buraya tıklayın. 

Allah kabul etsin inşaAllah şimdiden. 
Emanet Allah'a...

|
8

"Kalem Suresi"

Yazar: on 21:12 in ,


1-2. Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.
3. Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır.
4. Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.
5-6. Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
7. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir.
8. O hâlde yalanlayanlara boyun eğme.
9. İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar.
10-11-12-13-14. Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

15. Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, Öncekilerin masalları! der.
16. Yakında biz onun burnunu damgalayacağız.
17. Şüphesiz biz, vaktiyle bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.
18. (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (İnşaallah demiyorlardı.)
19. Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı.
20. Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü.
21-22. Derken, sabahleyin birbirlerine, Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin diye seslendiler.
23-24. Bunun üzerine, Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın diye fısıldaşarak yola koyuldular.
25. (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.
26. Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.
27. (Gerçeği anlayınca da), Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız! dediler.
28. Onların en akl-ı selim sahibi olanı, Ben size Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim? dedi.
29. Onlar, Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz dediler.
30. Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
31. Şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!
32. Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.
33. İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!
34. Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.
35. Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız?
36. Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
37. Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?
38. Onda, Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir (diye mi yazılı?)
39. Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?
40. Sor onlara: Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?
41. Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını!
42-43. Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı.
44. (Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur'an-ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.
45. Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır.
46. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir?
47. Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar?
48. Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı.
49. Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.
50. (Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı.
51. Şüphesiz inkâr edenler Zikri (Kur'an-ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) "Hiç şüphe yok o bir delidir" diyorlar.
52. Hâlbuki o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür. 

Yazıcı: Kendimi hasta, yorgun ve yaşlı hissediyorum bugünlerde. Ameliyatla bademciklerimi aldırmam gerektiğini öğrendim bugün. (Ameliyat olabileceğim en erken tarihse temmuz dersler okul kpss dertleri yüzünden) Üstelik hastayım diye yanlış teşhis yüzünden 3 tane de penesilin yedim gereksiz yere. Annem bişi olmaz iyi gelir dedi ilginç bi yaklaşım :D :)) Sonra insanlar! bu zaten benim için en büyük dert. O insancıklar arasında kendimi yalnız hissediyorum işte. Ve çok yalnız çok çaresiz olduğumu düşündüğüm zamanlarda umre fotoğraflarıma bakarım zaten Hacc zamanı da geldi ya bir Ramazan'da bir Hacc zamanında içime ciğerime bir ateş düşüyor. Yine o ateş düştü. Geçen gün rüyamda görmüştüm. Anımsamaya çalışıyorum kokusunu içime çekmiştim hissetmeye çalışıyorum olmuyor. İşte fotoğrafarı gezerken eskiden indirdiğim kuran parçalarından dinlemeye başladım. Uzun zamandır dinleyemiyordum. Müthiş bir şekilde maneviyatım çökmüş farkettim. Nasıl düzelteceğimi ise bilmiyorum. Fazlaca dünyaya dalmış gitmişim... Bir an bu videoya gitti elim çok sevdiğim bir ses kim olduğunu bilmiyorum uzunca bir zaman önce tevafuken indirmiştim. Bir namaz sahnesi hangi ülke hangi şehir bilmiyorum. Teravih namazına benziyor. Hepsinden ötesi ise o fevkalade ses. Arapların Kur'an okuyuşları hep daha içten daha sakin ve huzur dolu geliyor bana. Arap hayranlığım var! inkar etmiyorum bizi arkamızdan vursalarda ben arkamı dönemiyorum. Sizin de beğeneceğinizi düşünüyorum bu sesi. İyi dinlemeler. Mealede en azından bir göz gezdirirsiniz diye düşündüm bu bile yeter yani :) Hiç meal okumuyoruz aslında hata ediyoruz! Meal diyanetten alıntıdır. Ki bazı ayetlerde şu son yazımda bahsettiğim dergiyede cevap niteliğinde!

Sonuç olarak benim ruhuma çok iyi gelen bu sesi herkese duyurmak istedim. Benim gibi bir sürü insan var biliyorum. Hepimize iyi gelsin inşaAllah. Onu sözü nasıl iyi gelmesin zaten değil mi?
Emanet Allah'a.
Esselam u Aleykum.

|
10

Fransız Dergisinden Çirkin Saldırı

Yazar: on 16:12

Fransa'da siyasi mizah dergisi Charlie Hebdo, Tunus'ta İslamcı Ennahda partisinin zaferini kutlamak için yeni sayısının editörlüğünü Muhammed Peygamber'e verdiğini duyurdu.



Derginin yarın çıkacak sayısına Şeriat Hebdo adı verildi.

Kapakta Muhammed'in "Gülmekten ölmezseniz 100 kırbaç" diyen bir karikatürünün yer aldığı bildiriliyor.

Derginin yayın yönetmeni, karikatürcü Charb amaçlarının provokasyon olmadığını söyledi.

Charlie Hebdo dergisi sol-anarşist eğilimiyle biliniyor. Yayın çizgisi ise kimilerine göre provokatif, kimilerine göreyse bağımsız.

Derginin açıklamasında "Tunus'ta İslamcı Ennahda partisinin zaferini en uygun şekilde kutlamak için Charlie Hebdo, Muhammed'den gelecek sayısına özel editör olmasını istedi" deniyor.

"İslam'ın peygamberine ısrar etmemize gerek kalmadı, hemen kabul etti. Kendisine teşekkür ederiz." Dergide peygamberin "Helal Aperatif" başlıklı bir köşe yazısı ile Madam Şeriat adlı bir kadın ekinin de yer aldığı belirtiliyor.

AFP ajansına konuşan Charb "Amacımız yeni bir provokasyon değil. Biz sadece işimizi yapmak istiyoruz. Bu hafta tek fark, kapakta Muhammed'in olması. Bu da pek nadir görülen bir durum." dedi.

2007'de derginin o dönemdeki editörü, bir Danimarka gazetesinde iki yıl önce basılan karikatürleri yeniden yayınladığı için Müslümanlara hakaretten yargılanmış ve beraat etmişti.

Bu karikatürler Müslüman dünyasında büyük tepki görmüş ve çizerleri Kurt Westergaard'ı sıkı güvenlik önlemleri altında yaşamaya mecbur etmişti.


Dipnot Yazıcı: Nasıl bir çirkinlik ve çekememezliktir bu!!! Kedi misali işte! Allah'ım sana havale ediyoruz. Bütün emellerini ters yüz et islamı onlar karşısında yücelt! 

|
4

Küs Nefes

Yazar: i can... but i won't on 01:50 in ,
...

“uzaklık ayırmıyormuş bildim, ayrı ayrı uzaklara düşenler

meğer en yakınına gelirlermiş birbirlerinin”

...

Uzaktaydım. Uzaklarda bir yerde. İnsanın evinden uzakta olması gibi bir şey, eğer bir tanım gerekirse. Hani yıllarca ordasındır. Tanırsın, bilirsin, seversin. Ya da tam tersi. Seversin, bilirsin, tanırsın. Ya da sadece seversin. Ne hâlini bilirsin ne hâlden anlarsın. Tanıdığını sanırsın. Ne bilirsin, ne tanırsın aslında. Herneyse. Olasılıktan pek hoşlanmam. Kesin olan güzel olandır aynı zamanda da. Bir de hâlden anlamak.

Uzaktaydım. Kilometrelerce uzakta. Hani özler ya insan, yatağını, yastığını. Odanın yalnızlığı, karanlığı, sessizliği bile özlenir ya hani. Veya özlenir ya yan odadan gelen sesler bile. Anne sesi. Baba sesi. Küçük kardeş sesi.

Uzaktaydım. Kendi evine yabancı olmak gibiydi geçen zamanlar. Belki de yabancı olunan evin kendisi değil yaşayanlarıydı. Yabancı olmak bir saniyelik iş-miş. İndikatörün bir damlasıyla pembe olan süt gibi. Saniyelik. (Olayı da süte bağladım ya. Neyse bişey demiyorum :)

Uzaktaydım. Kapı aralığından seyretmek gibi sanki, olan biteni. Görünmezlik pelerini var gibi sırtında rahat, aynı zamanda tedirgin de. Sadece seyretmek. Hakkın olan odur kapının dışındaysan. Sadece seyretmek.

Tam bir kelam edecekken susup kalmak. Kendinden kaçırmak kelimeleri. Sesine bile yabancı gelmek. Kendi sesine. Bilinmez bir el dudaklarının üzerinde gibi sanki. Ne önemi var ki söylediklerinin. Kim için önemli?

Topladım karton valizimi. Çok şey alamazdım yanıma. Yırtılınca dökülebilirdi içindekiler. Deşifre olmayı sevmem. Vakit yoktu. Acelem de yoktu. Bir tek kalemimi aldım yanıma. Bir de incitmeden yazmayı pek beceremediğim kağıdımı.

Yazmayı denemek. En azından harfler dost olmalı bazı zamanlar. Hem dinlemeli hem konuşmalı. Hem bakmalı hem görmeli. Hem sevmeli hem sevdirmeli. Güzel olmalı, güzel bakmalı. Küsmemeli kelimeler. Kelimeler önemli. Bilhassa dökülenler dudaktan.

Son kez baktım ev’e. Kapı aralığından yine. Kısacık uzun bir andı yalnızca. Zordu o an. Bir kalbin dışında olmaktan daha zor, daha acıtan bir şey değil diye düşündüm o an. Ve çıktım yola.

Yön duygum yoktur pek. Bu kez işime yaradı bu özelliğim. Mutluydum. Bilmediği bir yere gitmek korku verir belki insana. Korkmadım adımlarımı atarken. Kelimelerim vardı yanımda. Onlar bırakmazdı beni. Ne anlatsam dinlerlerdi. Anlatmayı pek sevmediğimi söyledim onlara. Bu eskiden kalma bir şey içimdeki. Söyledim onlara da. Belki günlerce sussam, neden sustun demeyin, dedim. Anlaştık da çıktık yola. Ki sonra küskünlük olmasın arada. Küsünce çocuk gibi küsüyormuşum. Küçük bir çocuk gibi tıpkı.


-İçim soğudu sana, bi çay içelim mi sıcak?


“o bir çay istemişti, trenin içinde

biz tren yolcusuyduk, çölün içinde

ben yalnız kalmıştım, senin içinde

oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!”


Işınlanma icat edileli çok oldu galiba. Kapattım gözlerimi uzağı diledim. Dileğim gerçek oldu. Bir anda. Uzağındaydım. Kaç adımda geldim bilmiyorum. Ne kadar sürdü bu garip yolculuk bilmiyorum. Uzağındaydım yalnızca. Gözlerine baktım ilk. Gözlerine.


“insan önce ayrılığa yetişir, belki sonra bulurmuş

birbirini, ne acı! Acı bile kalmamış sende”


Kaçırdım gözlerimi. Sustum yalnızca. Susmak güzel. Dinletmek zor.


“o bir bende kırılmıştı, hayli içimde

ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde

oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!“

...

-Bambaşka şeyler konuşsaydık bu gece, daha güzel olmaz mıydı?

+Güzel olurdu belki ama, bu saatte bunlar çıktı parmaklarımın ucundan. Böyleyim ben, sevmek zorunda değilsin. Katlanmaya çalışmak zor olsa gerek. Bilmiyorum, zor mu? Hem bir şekilde kapı aralığından bakmak yerine giriş de yapabilmek gerekti. Anlamsız oldu biraz lâkin ben şiirin etkisindeydim. Suç onun. “Düşü geçtik, kendine bakabilirsin.” dedi. Baktım. Düşteyim hâlâ galiba, ya da öyle olmalıyım. Sonra ne düşündüm biliyor musun? Yazmak değil okumak asıl bana göre olan. İki lafı bir araya getirmektense, hazır getirilmişini okumak, okurken uykuya dalmak, okuduklarını rüyada yaşamak daha mı güzel sanki nedir :)

Son olarak kapanışı kendimde ve yazımda bu şarkıyla bitirmeliyim.

"yakın durmanın zor olduğu ortada. uzak olmak her zaman en kolay.."


"sarıl her fırsatında o insana

arkasından ağlayan olma

geri getirmez çok ağlasan da.."


-mahvettin beni güzel şarkı...



|
9

"Hak, Muhammed, Ali" Tevhid

Yazar: on 17:08 in ,


Yaz başıydı sanırım yakın bir arkadaşım bu türküyü dinlememi istemişti. Ben de ona ben mi? deyip gülmüştüm. Genellikle dinlemediğim ve özelliklede önyargılı olduğum bir tarz olduğu için açıkçası bir süre erteleyip sonra da kırmamak adına dinlemiştim. Hoşuma gitmemiş değildi ama işte önyargılar yüzünden uzun süre bir daha dinlemedim. Geçtiğimiz hafta kendisiyle görüşünce beraber dinleme fırsatı bulduk. Dinlerken hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim ama ona çaktırmadım :D Yurda geldiğimde kendimi internetin başında bu türküyü dinlerken buldum :) Anladım ki "önyargılar"ımızı oluşturan da biziz! "Hak, Muhammed, Ali" demek için, bu türküleri dinlemek için illâki alevî olmak gerekmezmiş. Efendimizin (s.a.v) Ali efendimiz hakkında söylediği ne çok söz var aslında biz asla onu inkar etmiyoruz hatta bir çok alevîden daha çok Hz. Ali'yi seviyoruz! 

Aslında yazacak çok tümcem vardı ama yanlış anlaşılmak istemiyorum. Tek derdim Ehl-i Beyti, âl-i âbâyı çok sevdiğimi söylemekti. Önyargılar yüzünden insanları yanlış yargıladığımızı siz ve biz olaylarına girdiğimizi aslında hepimizin bir olduğunu söylemekti. 

Sabahat Akkiraz türküyü çok güzel seslendirmiş. En çokta "ay Muhammed nûr içinde" dediği kısmı seviyorum :)))) Bu türküleri dinleyince kendimi dinime ihanet ediyorum sanacak kadar sıkıyormuşum. Neden böyle olmuşum burasıda mühim bir konu aslında! Bu türkü ile tüm önyargılarım kırıldı. Öyle güzel sözleri var ki gerçekten hayran kaldım. En önemliside "alevîlerin efendimizi inkar ettiği zannına" harika bir cevap niteliğinde. Ben önyargılarımı yendim umarım benim gibi dostlar varsa onlar da yenerler önyargılarını.

Dipnot: Yurt ortamı yeni bir şehir ve yalnızlık tutunacak dal ararken sanırım bu türkü azda olsa deva oldu bir şeylere belki bu kadar çok etkilenmemin en büyük sebebide budur...

Yazdığım üç cümlenin dördüncüsünü sildim sildim tekrar yazdım, değiştirdim. Böyle bir konu beni aşar belkide bilmeden konuşmamak gerek ama benim gördüğüm tanıdığım kadarıyla dinlediğim kadarıyla hissettiğim kısımları yazdım sadece. Dediğim gibi yanlış anlaşılmak istemem, tartışmalara sebep olmak istemem. Umuyorum ki amacım sebebim anlaşılmıştır. 

İyi dinlemeler :) Barışa ve kardeşliğe inşaAllah. 
Emanet Allah'adır...



|
10

Kabul olan dualar ve Kayseri...

Yazar: on 17:14 in


Geçtiğimiz hafta içi süren gerginliğin sonu selâmet oldu :) Ve önümüzdeki bir yıl boyunca Kayseri'deyim. Son bir yıldır sürekli illâ ile dua ediyorduk seneye beraber olalım diye çok şükür dualarımız kabul oldu. Geçen formasyon yazımdan sonra dua eden tüm dostlardan Allah razı olsun, Allah bizim gibi herkesinde gönlüne göre versin. Kayseri beni kendine çeken ulvî şehir bekle beni geliyorumm :)

Dipnot1: Yukarıdaki fotoğraf geçen yıl mart başlarında bir Kayseri akşamında çekilmiştir. Kayseri, buram buram tarih kokan bir şehir. Fotoğraftaki camii de mrşhur Hunat Camii :) 

Dipnot2: Ben bir şekilde bir yerlere yerleştim ki Kayseri bölümümden 120 kişi almasa ben de hala açıkta idim. Allah diğer bekleyenlere de yardım etsin inşaAllah inanılmaz zor!!!

|
9

Kaymaklı Poğaça (ve yepyeni bir bölüm)

Yazar: on 00:22 in ,

Merhaba Sevgili Dostlar, 
Geçtiğimiz gün düşünürken yepyeni bir fikir geldi aklıma. Yakın zamanlarda cevapladığım bir mimde anlatmıştım yemek bloglarının çok sıkı takipçisi olduğumu :) Böyle olunca ben de dedim ki denediğim tarifleri bir de ben fotoğraflayım ve yorumlayım. Fotoğraf çekmeyi çok sevdiğimi farketmişsinizdir, e evden de çıkmayınca pek fotoğraflayacak en güzel şeyler yemekler oluyor :) Ablamın blog fotoğraflarının bir kısmını çekiyordum eskiden lakin o da ara verince uzun zamandır bir şeyler çekmemiştim. Bugün bu poğaçaları çekerken çok eğlendim :) dün gece yapmıştım kahvaltıya, bir diyet insanı olarak hata ettiğimi farkettim ama yemeyi abartmadım inanın :) Evde bozulmak üzere olan kaymağımız vardı tevafuk gezinirken bu tarifi gördüm ve hemen kolları sıvadım. Sonuç ise harika demek istiyorum lâkin bizim fırından kaynaklı olarak içi çok pişemedi poğaçalarımın içi pişsin deseydim dışı yanacaktı ben de içini boşverdim :D Gelelim aklıma gelen fikire bundan sonra blogumda böyle beğenip denediğim ve başarabildiğim (bazen tutturamıyorum :)) tarifleri fotoğraflayıp paylaşacağım "Denenmiş Tarifler" adı altında. Hem de bu sayede blog tanıtımı yapmış olacağım. Evde olduğum sürece sık sık deneyeceğim şeyler olacaktır zaman zaman herkese sıra gelecek yani :)) Şimdi bu tarifimizi kim yapmış önce onu söyleyeyim. Tarifimiz Yemek Vakti blogunun sahibesi Aylin Hanım'a ait. Blogunda daha denemek istediğim o kadar çok tarif var ki hala izleyici değilseniz mutlaka takip etmelisiniz :) Kendisinin de ellerine sağlık bir kez daha.




"Kaymaklı Poğaça
200 gr kaymak(ben yörsan kullandım)
150 gr yumuşak tereyağ
yarım çay bardağı sıvıyağ
yarım su bardağı süt
1 yumurta (akı içine,sarısı dışına)
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket instant maya
1 çorba kaşığı toz şeker
3,5-4 su bardağı un

İç Malzemesi
1 kase rendelenmiş taze kaşar ve ezine peyniri karışımı

Üzeri İçin
Çörek Otu

Un hariç hamur malzemelerinin hepsi karıştırılır.Un yavaş yavaş eklenerek yumuşak ancak ele yapışmayan bir hamur elde edilir ve hamur üzeri kapatılarak 15 dakika dinlenmeye bırakılır.


Hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp el ile açılıp ortasına iç malzemesi konulur.Yağlanmış tepsiye dizilir.Üzerine yumurta sarısı ve çörek otu serpilip 180 dereceli ön ısılı fırında iyice kızarana kadar pişirilir.


Afiyet Olsun..."
Tarifi Aylin Hanım'dan olduğu gibi aldım sadece ben rende kaşar yerine bir küp beyaz peynir bir küp kaşar peynir koydum içlerine :) Birde unu bir bardak daha fazla koydum ancak toparladı hamur kendisini. Sonra çok yağlı bir hamur olduğu için telaşa kapılmamak lazım çok güzel yuvarlanıyor poğaçalar :) Çörek otu pek sevmediğim için de üzerine sadece (hafif suyla açılmış) yumurta sürdüm. Ellerimize sağlık, deneyecek olanlara da tekrar afiyet bal şeker olsun :)))


 Dipnot: Nedense hazırlarken hiç zorlanmadığım bir post oldu :) Her zaman ne yazsam acaba diye düşüne düşüne bir hâl olurdum, kendiliğinden sıralanıverdi cümleler arka arkaya. Sanırım çok sık tarif paylaşacağım artık hoşuma gitti böyle yazıp anlatmak :) Yemek blogu mu açmalıydım demedim değil ama o kadar yetenekli değilim henüz :D :)))  


 




|

Copyright © 2009 lâ-illâ All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.