2

"Koparılmış Çiçeklere Hayat Verdiler"

Yazar: on 02:00 in

Ve sonra çiçekleri kopardılar dallarından, kimi goncaydı kimi pembe kimi güldü kimi karanfil. Hayalbaz gibi hayal oyunları yaptılar. Halden hale soktular, insan suretine getirdiler. Süslediler yeni gelin gibi, güvey yaptılar kimini. Şimdi hepsinin bir kâl bir hâl dili var oldu.Koparılmış çiçeklere hayat verdiler ise!.. Onlarla konuşmak ise sizin işiniz. Onlar anlatırlar eğer siz dinlemesini bilirseniz.

Bu çiçeklerle beni tanıştırdığı için abim'e teşekkür etmezsem olmaz galiba. Sonsuz teşekkür ve kucak dolusu sevgi ile yürekten yüreğe...

|
4

"Gelseydin"

Yazar: on 01:47 in
"Ama sen gelsen dikenler bile gül kokardı Efendim"

Sevgili! 
Ümmü Mektum gibi 
Seni görmeden sana sesleniyoruz 
Alıp verdiğin nefesi duyar gibi 
Sanki açınca gözlerimizi 
Seni görecekmişiz gibi 
Sana sesleniyoruz. 
Senin huzurunda ses yükselmez. 
Edeple konuşulur; edeple susulur. 
Hele biz ki bu kapının dilencileri, 
El açıp beklemekten başka 
Bize bir şey düşmezdi ama 
Şu araya giren yıllar olmasa 
Medine’ne uzak yollar olmasa 
İsmin anılınca yürek yanmasa 
Kapında beklemekten başka 
Bize bir şey düşmezdi. 
Bekliyoruz Sultânım! 
Rüyada olsa bile 
Belki teşrif edersin diye 
Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi. 
Seni bekliyoruz. 
Gelseydin, 
Bizim için cennet olurdu gelişin. 
Gelseydin, 
Saadetli asrından gönderdiğin selâmını, 
'Kardeşlerim' deyişini 
Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün. 
Gelseydin, 
Dolaşsaydın sofralarımızı, 
Bir tabak fazla görecektin, 
Bir bardak, bir kaşık fazla... 
Ve sofrada bir yer boş, 
Baş köşe! .. 
Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye. 
Gelseydin, 
Dolaşsaydın gecelerimizi, 
O 'Kutlu Doğum' gecelerini, 
Anneler görecektin. 
Yeni doğmuşsun gibi, 
Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi, 
Mışıl mışıl uyuyasın diye 
Seni sabahlara kadar 
Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin. 
Sevgili! 
Gelseydin, 
Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi, 
Eyyüb Sultan gibi, 
Kab bin Malik gibi, 
Bir fecir vaktinde, 
Henüz yirmisinde yirmi beşinde, 
Bırakarak yurtlarını ocaklarını, 
Hedeflerine ilahi rızayı koyan, 
Arkalarına bakmayı ar sayan, 
Yiğitler görecektin. 
Onlar senin yiğidin, 
Elleri, o öpülesi elleri, 
Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken, 
Senin köyünün hayaliyle ısındılar. 
Gelseydin, 
Gecenin zifiri karanlığında, 
Uykunun en tatlı aralığında, 
Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa 
Gençler görecektin. 
Gözyaşı dökerken günahlarına, 
Veysel Karani'den istediğin gibi, 
İnsanlığa dua eden gençler görecektin. 
Gelseydin, 
Asr-ı saadet gibi olmasa da, 
Koklanmaya değer güllerimiz vardı. 
Yine senin ikliminde yetişen. 
Ama sen gelseydin, 
Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! ! 

Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek... 
Hz.Vahşi gibi... 
Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken 
Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı. 
Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa 
Bakışları yerdeydi. 
Edepten göz göze gelmezlerdi. 
Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin. 
Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü, 
Bir de Ömer(R.A.) ... 
Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi 
Pencerelerde, kapı önlerinde, 
Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var. 
Gelseydin, 
Ve yürüyüp geçseydin önümüzden, 
Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize. 
Sevgili! 
Hakiki aşıkların sana doğru uçarken 
Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti. 
Dünya güzelliğiyle kollarını açarken 
Bize düşen el açıp kapında beklemekti. 
Sevgili! 
Bekliyoruz! ...
Dursun Ali Erzincanlı


"Bu öyle bir beklemek ki, ömrümüzde kimseyi Senin kadar beklemedik Efendim. Çok sevgililer gördü gözlerimiz, çok aşığım diyenler duyduk da kimsenin yeri Senin sevginin yerini tutamadı. Burnumuzun direği sızladı adını her anışımızda. Keşke Asr-ı saadette yaşayabilseydik derken içimizde ki hasretin aktı gözlermizden. Özlemin adı gönlümüzde Sen oldu Efendim. Beklemenin adı Sen..."

|
4

Aşk'a aşkla

Yazar: on 23:59 in
Aşk,
Kâbe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülen

Aşk,
Mecnun Leyla’ya “sen de kimsin” dediğinde maralların gırtlağına tıkanan
Aşk,
Hesap gününde anaya yavrusunu unutturan neyse
Herkesi ve her şeyi öyle unutturan



Aşk,
Yangın yeri
Aşk,
Talan
Aşk,
Dağları yürüten
Bir gece ayı sol, güneşi sağ eline verseler de vazgeçilmez olan

Aşk,
Damda deve aratan
Balıklara iğnesini getirten
Ebu Bekir adında birini yoldaş eden
Aşk,
Fatıma’nın paklığı
Zeyneb’in cesareti
Vahşi’nin keşkesi
Aşk,
Meryem

Tahta atların üzerinde anakaralar aşıran
Kâğıt gemilerle okyanusları bitiren
Oyuncak kılıçlarla haramileri düşüren

Aşk, İkindi
Aşk, Şimdi
Aşk, Bekleyen
Aşk, Hatice

Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde
Yine de ilk akla gelen

Sonsuz karanlıkların ortasında
Vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar yakan

Aşk,
Koşmak
Aşk,
Safa ile Merve arasında olmak
Aşk,
En çok ağlamayı kendine yakıştırmak
Aşk, Ummak
Koşmak, koşmak, koşmak
Aşk,
Hacer


Bir aba
Bir hırka
Bir nefeste kırkbin kere adını söyletebilen
Aşk,
Mevlana

Bütün evliyaların gizlediği
Bütün abdalların izlediği
Bütün dervişlerin içlerinden geldiği gibi

Aşk,
En çok İsa’ya yakışan
Sabırsa Eyyub’a yazılan
Merhametse son Nebi’ye inen

Aşk,
Denizler tutuşturulduğunda
Dağlar yürütüldüğünde
Yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde
Herkesin her şeyi
Her şeyin herkesi unuttuğu günde
Aşk,
Unutmamak

Aşk,
Eczası olmayan vurgun
Aşk,
O'nun gidişinin ertesinde dudakların kuruması

Kayıp giden yıldızların şarkısını söyleyebilenlerin
Kıskanç kervanların zümrüt yüklerine
Dönüp bir kez olsun bakmayanların yeteneği

Aşk,
Gözükaralık
Aşk,
Yalnızlık
Aşk,
Öksüz şehirlerin kapısında
Bağdatta, Gazzede, Kandeharda, İstanbulda
Isırdıkca kanayan dudaklardan dökülen sözlerle
Havanın nasıl, saatin kaç olduğunu sormak



Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi
Yağmurun incire, zeytinin bala söylediği
Anla işte
Aşk,
Onbir yaşındaki Muhammed’in (s.a.v) annesi


Aşk,
Eylem
Dünyanın en güzel başkaldırması
En güzeliyle hem de dünyanın
Bir hırkadan, yazılmış en güzel şiiri bulup çıkarmak
Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar güzel beklememesi

                                                                                                               İbrahim Sadri



işte Aşk;
kimine göre sadece bir kelime
üç harf
bir sesli iki sessizken..
kimine göre de aşk hayatın ta kendisidir
bir tanıma ihtiyacı yokken
yaşanmaya ihtiyacı olandır..
ve bana göre Aşk her şeyden öte her şeydir..
ah mine'l aşktır..
bir basamaktır Hakk'a
bir basamaktır sonsuzluğa.
Aşk adımın üzerine adım atmaktır,
Aşk siyah bir örtüye, kocaman bir kutuya bakarken
kendini onun etekleri yerine koymaktır,
Aşk, kubbetü'l hadrâ'ya gözün düşmesidir,
O'na bakarken, içinin ılık ılık akmasıdır...

Aşk, ben seni çok özledim,
Vuslatı bekler gibi bekliyorum seni,
Gel artık doğ gönlüme,
İzin ver geleyim kapına,
Kapanayım ayaklarına,
Sözlerini dinleyip geçeyim kendimden,
Sevgilini görüp de bileyim kendimi,
Aşk, izin ver,
Ben seni çok özledim...


|
0

Çalıkuşu'na ithafen

Yazar: on 00:28 in
Üşümek mi? İnsanın içinde güneş yanarken üşümek mi? 
 sy.260
--------------------------------------------------------------------------------

Sevda, çocuk gözlerinden uyku gibi akar... 
sy.434

Kendine bile itiraf edemezken, nefret derken,
Yüzüne vurdular sevdan gözlerinden akıyor diye,
Feride sevdan gözlerinde bir çocuk gibiydi..
Bugün gözlerime bakmak ihtiyacı duydum...


--------------------------------------------------------------------------------

Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin... 
 sy.480

Sen yine pir parça benimdin, ben çok parça senin..
Ben bütün ruhumla senin..
Çok tanıdık cümlelerdi bunlar..
Gecenin sonuna nokta gibi değdi dün
ve rüyalarıma girdi..
Nasıl yıllar öncesinden bu güne dokundun Feride..
Bugün sana bir mektup yazdım, içimi belkide sana döktüm..
İçimde fırtınalar koparan bu cümleye dair cümleler uzun
Fakat bahsetmeyeceğim hiç birinden.
Beis yok içim alışık, içim boş..
Gözlerim boş en kötüsü..
Gözlerim...


--------------------------------------------------------------------------------




|

Copyright © 2009 lâ-illâ All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.