4

Küs Nefes

Yazar: i can... but i won't on 01:50 in ,
...

“uzaklık ayırmıyormuş bildim, ayrı ayrı uzaklara düşenler

meğer en yakınına gelirlermiş birbirlerinin”

...

Uzaktaydım. Uzaklarda bir yerde. İnsanın evinden uzakta olması gibi bir şey, eğer bir tanım gerekirse. Hani yıllarca ordasındır. Tanırsın, bilirsin, seversin. Ya da tam tersi. Seversin, bilirsin, tanırsın. Ya da sadece seversin. Ne hâlini bilirsin ne hâlden anlarsın. Tanıdığını sanırsın. Ne bilirsin, ne tanırsın aslında. Herneyse. Olasılıktan pek hoşlanmam. Kesin olan güzel olandır aynı zamanda da. Bir de hâlden anlamak.

Uzaktaydım. Kilometrelerce uzakta. Hani özler ya insan, yatağını, yastığını. Odanın yalnızlığı, karanlığı, sessizliği bile özlenir ya hani. Veya özlenir ya yan odadan gelen sesler bile. Anne sesi. Baba sesi. Küçük kardeş sesi.

Uzaktaydım. Kendi evine yabancı olmak gibiydi geçen zamanlar. Belki de yabancı olunan evin kendisi değil yaşayanlarıydı. Yabancı olmak bir saniyelik iş-miş. İndikatörün bir damlasıyla pembe olan süt gibi. Saniyelik. (Olayı da süte bağladım ya. Neyse bişey demiyorum :)

Uzaktaydım. Kapı aralığından seyretmek gibi sanki, olan biteni. Görünmezlik pelerini var gibi sırtında rahat, aynı zamanda tedirgin de. Sadece seyretmek. Hakkın olan odur kapının dışındaysan. Sadece seyretmek.

Tam bir kelam edecekken susup kalmak. Kendinden kaçırmak kelimeleri. Sesine bile yabancı gelmek. Kendi sesine. Bilinmez bir el dudaklarının üzerinde gibi sanki. Ne önemi var ki söylediklerinin. Kim için önemli?

Topladım karton valizimi. Çok şey alamazdım yanıma. Yırtılınca dökülebilirdi içindekiler. Deşifre olmayı sevmem. Vakit yoktu. Acelem de yoktu. Bir tek kalemimi aldım yanıma. Bir de incitmeden yazmayı pek beceremediğim kağıdımı.

Yazmayı denemek. En azından harfler dost olmalı bazı zamanlar. Hem dinlemeli hem konuşmalı. Hem bakmalı hem görmeli. Hem sevmeli hem sevdirmeli. Güzel olmalı, güzel bakmalı. Küsmemeli kelimeler. Kelimeler önemli. Bilhassa dökülenler dudaktan.

Son kez baktım ev’e. Kapı aralığından yine. Kısacık uzun bir andı yalnızca. Zordu o an. Bir kalbin dışında olmaktan daha zor, daha acıtan bir şey değil diye düşündüm o an. Ve çıktım yola.

Yön duygum yoktur pek. Bu kez işime yaradı bu özelliğim. Mutluydum. Bilmediği bir yere gitmek korku verir belki insana. Korkmadım adımlarımı atarken. Kelimelerim vardı yanımda. Onlar bırakmazdı beni. Ne anlatsam dinlerlerdi. Anlatmayı pek sevmediğimi söyledim onlara. Bu eskiden kalma bir şey içimdeki. Söyledim onlara da. Belki günlerce sussam, neden sustun demeyin, dedim. Anlaştık da çıktık yola. Ki sonra küskünlük olmasın arada. Küsünce çocuk gibi küsüyormuşum. Küçük bir çocuk gibi tıpkı.


-İçim soğudu sana, bi çay içelim mi sıcak?


“o bir çay istemişti, trenin içinde

biz tren yolcusuyduk, çölün içinde

ben yalnız kalmıştım, senin içinde

oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!”


Işınlanma icat edileli çok oldu galiba. Kapattım gözlerimi uzağı diledim. Dileğim gerçek oldu. Bir anda. Uzağındaydım. Kaç adımda geldim bilmiyorum. Ne kadar sürdü bu garip yolculuk bilmiyorum. Uzağındaydım yalnızca. Gözlerine baktım ilk. Gözlerine.


“insan önce ayrılığa yetişir, belki sonra bulurmuş

birbirini, ne acı! Acı bile kalmamış sende”


Kaçırdım gözlerimi. Sustum yalnızca. Susmak güzel. Dinletmek zor.


“o bir bende kırılmıştı, hayli içimde

ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde

oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!“

...

-Bambaşka şeyler konuşsaydık bu gece, daha güzel olmaz mıydı?

+Güzel olurdu belki ama, bu saatte bunlar çıktı parmaklarımın ucundan. Böyleyim ben, sevmek zorunda değilsin. Katlanmaya çalışmak zor olsa gerek. Bilmiyorum, zor mu? Hem bir şekilde kapı aralığından bakmak yerine giriş de yapabilmek gerekti. Anlamsız oldu biraz lâkin ben şiirin etkisindeydim. Suç onun. “Düşü geçtik, kendine bakabilirsin.” dedi. Baktım. Düşteyim hâlâ galiba, ya da öyle olmalıyım. Sonra ne düşündüm biliyor musun? Yazmak değil okumak asıl bana göre olan. İki lafı bir araya getirmektense, hazır getirilmişini okumak, okurken uykuya dalmak, okuduklarını rüyada yaşamak daha mı güzel sanki nedir :)

Son olarak kapanışı kendimde ve yazımda bu şarkıyla bitirmeliyim.

"yakın durmanın zor olduğu ortada. uzak olmak her zaman en kolay.."


"sarıl her fırsatında o insana

arkasından ağlayan olma

geri getirmez çok ağlasan da.."


-mahvettin beni güzel şarkı...



|

4 Comments


Çok güzel bir yazı olmuş... Sürükleyici, ayırıcı... Kalemine, kelimelerine, yüreğine sağlık...

Böyle kalemler gördükçe imreniyorum/kıskanıyorum...


Sabahattin Gencal;
Merhaba, bu konuyu ruhu seyyah dosta danışmak lazım. Sevgili Lâ katkıda bulunabilir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederiz.

Kalemin Secdesi;
Ben de sizin kaleminizden çıkanları kıskandım az önce, mektuplarınızı görünce. Zarf elimde, gece içindekiler de benim olacak. Ama sessizlikte okunmalı içteki :)


kalemine sağlık.temiz borudan temiz su akarmış..


Merhabalar,

Yakın durmak gerçekten zor, uzakta olmak kolay. Ben de hep yakın olmaktansa uzak olmayı yeğlerim. Hani derler ya "göz görmeyince gönül katlanırmış" İşte benimkisi de bu hesap...

Bu güzel paylaşımınız için teşekkür ederim.

Selam ve dualarımla en Güzel'e emanet olun.

Copyright © 2009 lâ-illâ All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.