7

Süleymaniye'de Bayram Sabahı

Yazar: on 00:47 in , , ,
 
 
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye'de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu...
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.

Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah'ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,
Taa ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları..
Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı.

Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!

Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr'i
Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü'min neferin!
Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,
Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.

Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar'dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı?
Bursa'dan, Konya'dan, İzmir'den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, taa Bâyezîd'den, Van'dan,
Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.

Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosova'dan, Niğbolu'dan, Varna'dan, İstanbul'dan..
Anıyor her biri bir vak'ayı heybetle bu an;
Belgrad'dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı?

Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar'dan mı? Tunus'dan mı, Cezayir'den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?

Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı. 

Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.
 
Yahya Kemal BEYATLI
 
Önce kısaca şiir üzerine birkaç not yazmak istiyorum. Yahya Kemal'in en meşhur şiirlerinden
birisidir Süleymaniye'de Bayram Sabahı. Peki bu şiiri okuyoruz ama acaba Yahya Kemal'in gözünde 
Süleymaniye nasıldı? Bir düşünelim bakalım! Yahya Kemal şiirlerinde beş ana tema işler. Bu şiirinde
ise özellikle mâzihal ve İstanbul temaları vardır. Aslında Yahya Kemal için İstanbul tam bir mâzihaldir.
Yani basit bir tanımla geçmişi hâlde yaşamaktır. Ve şairimiz İstanbul tarihini hava gibi içine çeker.
Her ânında tarihi solur. İstanbul onun için bir şehrin adından öte bir kültürün adıdır. Tarihin 
Süleymaniye basamağına isminden dolayı mutlaka basıyor şair.Ancak dikkatli okuduğumuzda 
göreceğimiz gibi Türk'lerin savaşçı özelliklerinden, İstanbul'u nasıl fethettiğimizden, Sinan'ın 
o mâbedi nasıl yaptığından ve ulu oluş hikayesinden, bayram namazlarında tekrar tekrar alınan
tekbirden, tekbirin bizi ve dinimizi niteleiğinden, Osmanlı'nın onun yaşadığı dönemlerinden
(tarihte Malazgirt'e Niğbolu'ya Çaldıran'a, deniz seferlerimize giderken o Milli Edebiyat zamanlarında 
kaybettiğimiz toprakları da vurgulamıştır), şehirler sayıyor vatan duygusu ve milliyetçilik duyguları 
ile tek bir ruh olduğundan bahsediyor. Aslında şair ilk mısralarda dediği gibi dokuz asırlık bir
tarihin tamamını anlatıyor bu şiirinde. Eksiksiz her şey anlatılıyor, 9 asırlık dönemdeki savaşlarımızdan,
sınırlarımızdan, padişahlarımızdan, şehirlerimize kadar. Ve son mısralarda asıl söyleyeceklerini
aleni bir şekilde söylüyor. Diyor ki;  
 
Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı. 
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı. 
 
İşte vatanın birliğini deniz üstünde o şehit ruhlarıyla beraber gören şair, mutlu ve mesut gönlü 
ışık dolu birbayram sabahı geçiriyor Sülemaniye'de... "Ve ancak bir şair bir mâbedde otururken 
böyle asırlar ötesine gider sonra bugününe gelir işte bu yüzden de adı şairdir."
 
 
Şiir üzerine daha çok şey yazabilirdim aslında daha ayrıntı ama Yeni Edebiyat dersinde gibi hissetmesin
kimse diye uzatmak istemedim :) Umarım yeterli açıklama yapabilmişimdir çok toparlayamadım.
 
Şimdi de gelelim ulu mâbed Süleymaniye'ye benim gözümden bakmaya :) Ramazan ayının 19,20.21.
günlerinde İstanbul turuna çıkmıştık ailemle :) Tur tamamen kendi düzenlediğimiz kardeş kardeşe
olan bir etkinlikti. Asıl amacımız Hırka-i Şerîfi görmekti. Onu gördükten sonra hemen güzel bir
din turizmine başladık. Süleymaniye'ye yolumuz ikinci gün düştü. Diğer gezdiğimiz yerleri de zaman 
zaman fotoğraflarıyla böyle uzun uzun anlatacağım :) Konu Şehr-i Stanbul olurda uzun uzun anlatılmaz mı :)

 
İlk Fotoğram'ım Fatih sırtlarından Yavuz Sultan Selim türbesinin arkasından Süleymani'yeye 
bakan tarafta çekildi. Mâbed ve medrese(yanlış bilmiyorsam) harika görünüyordu. 








Bir ulu minare uzanıyordu göklere...












 
 
Dışından içine doğru camii işte böyle göründü benim gözlerime ve makinama böyle yansıdı :)
İçime yansıttıkları ise zaten anlatılmaz, keşke daha uzun vaktim olsaydıda uzun uzun oturup 
bakabilseydim, daha uzun... İnşaAllah başka zamana Kanuni'nin türbeside tadilattan çıkınca 
bir ziyaret daha nasîb olur :) Türbe'nin resmi tadilatta olduğu için yok belirtmek istedim.
Konu Süleymaniye olunca söylenecekler anlatacaklar bitmiyor. 
 
Sırada kısaca mâbedin nasıl ulu olduğunu anlatmak istiyorum. Elbetteki bir çoğumuz biliyoruzdur.
Ama konu Süleymaniye'yse anlatmadan geçilmez :) Malumunuz Kanuni Sultan Süleyman bir camii
yaptırmak ister, mimarbaşı çağırılır camii inşaata başlanır. Ancak camii yapılırken Süleyman'ın büyük
oğlu vefat eder ve bu camii ona ithaf olunur (Bu camii Fatih'te Vefa'daki Şehzade Camii'dir) Sonra 
yine kendisi için bir camii yaptırmak isteyen Kanunî düşünür düşünür bir türlü mekana karar veremez.
Bir gece rüyasında Efendimiz'i görür ve Efendimiz ona camiinin bugünkü yerlerinde bir sınır çizer.
Camii'yi oraya yapmasını söyler. Sabah uyanan Kanunî hemen mimarbaşı Sinan'ı çağırır. Rüyasını 
anlatacakken Sinan efendisine rüyanızda arkanızdaydım efendim yeri biliyorum der. İşte böyle ulu
insanların ellerinden çıkan Peygamber müjdeli bir camii de insan nasıl onca tarihi hissedip, o kutsal
mabedle bir olmasın. Süleymân'ın varisi olmakla nasıl mağrur olunmasın! 

Ve son olarak küçük bir anımı paylaşarak postu bitirmek istiyorum. Yeni Edebiyat dersinde Yahya 
Kemal'i işlediğimiz gün çok değerli hocam bu şiirden de bahsetmeden geçmedi tabii ki. Şiiri
anlatmaya başlamadan evvel sınıfa bir soru sordu hayatında kimler bayram namazına gitti diye.
Sınıfın erkeklerinden birçok kişi el kaldırırken şaşkın ben farkında olmaksızın el kaldırdım. Tüm
sınıf bana döndü hocamızda bir gülümseme -Sefa dedi sen nerde gittin bayram namazına? Ben
şaşkın ve çekingen -Medine'de hocam dedim. Unutmuşum birden burda bayanların bayram namazına
gitmediklerini... Çıkışta hocam yanına çağırmıştı beni ve çok şanslı olduğumu söylemişti. Sonra 
sk sık dua ettim ben de ona inşaAllah o da gider o kutlu beldelere diye...
 
Bu uzun postu üşenmeden okuyup, beni dinleyen okurlara, dostlara teşekkür ederim :) ve hakkınızı
helal edin sürç-i lisân ettim ise... (uzun yazınca korkuyorum yanlış bir şey demekten ve konu 
edebiyat olunca mesleğim ya daha bir tedirginim :)) 
 
Es-selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Bereketuh... 

|

7 Comments


evet ne güzel rüyaların kavuşması aynı noktada^^
bu arada fotoğraflarda harika, senin kadrajından yanılmıyorsam?

tebrik ederim;)


fotoğraflar çok güzel. eline sağlık. süleymaniyesi sultanahmeti yavuz sultan selimi...

ve bütün güzellikleriyle yedi tepe istanbul. her sokağında bir anı her sokağında bir acı ...

istanbul ... bizim yarimiz...


İstanbul'da doğmuş büyümüş, 25 yaşında, -tüm vecibeleri yerine getirmese de- inançlı iş arkadaşıma, sohbet sırasında yeri geldiği için "Süleymaniye Camii nerede?" diye sordum. Bilemedi. "Süleymaniye'de işte, aynı zamanda semt ismi. Hiç gitmedin mi oraya?" dedim. "Sultanahmet'i mi diyorsun?" dedi. "Eminönü'nde kafanı kaldırıp sağa sola hiç bakmadın mı?" diye soracak oldum; uzatmadım.

Süleymaniye hep Sultanahmet'in gölgesinde kaldı sanki. Çevresindeki bütün yapılarla birlikte koca bir günü geçirebileceğiniz, etraftaki keşmekeşten arındırılmış en güzel semt ve mekanlardan biri Süleymaniye. Bu arada; hepsini okudum. (:


@eflatunkedi :)
Evet Nisa'cım benim kadrajımdan fotolar üzerine ismimi yazacaktım lakin photoshopum olmayınca ancak paintte boyutlarıyla oynayabildim :) umarım çalınmazlar :)

@AKİFZADE
İstanbul bizim hoyrat yârimiz :) yedi tepeli halindeyken muhteşemmiş şimdi ise milyon tepe bir İstanbul var karşımızda ama ben yine de sadece o yedi tepeyi seviyorum uzaktan bakması bile anlatılmaz derecede güzel :) zaman zaman yedi tepenin bütün fotoğraflarını paylaşacağım inşaAllah :)

@Must.
öncelikle hepsini okuduğun için özel bir teşekkür ediyorum :)
İstanbul'da yaşayıpta bunca güzelliğin hiçbirinin yerini bilmeyen o kadar çok insan var ki inanın şaşırmadım. İstanbul'un güzellikleri ancak bizim gibi arada bir uğrama fırsatı bulan ve hep özlemle orayı anan insanlar tarafından bilinmekte sanki :)
Mesela buraya resmini koymadığım o ara sokaklarda bir de Süleymaniye Hamamı var Mimar Sinan'ın eseri ve yine Sinan'ın mezarı da o civarlarda ama ancak oradaki esnaf bilir oraların yerini :))


çok güzel anlatmışsın zevkle okudum.
Allah bizede nasip etsin oralara gitmeyi inşallah


inşaAllah canım bir tur düzenleriz olmadı hep beraber yeniden :)))


CANIMM SELAMIN ALEYKUMM SONUNDA DONDUM........MELEKLERIMI OKULA KOYDUMMM..BANA DUA ET AKSAM ÖDEV FASLIMIZ COK ZOR....

OPUYORUM SENI SEVGILER:))))))))))

YAZI VE FOTOLAR HARIKA...NE KADAR SUKREDECEK SEYIMIZ VAR..

Copyright © 2009 lâ-illâ All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.