1

Bir Film Tanıtımı ve Unuttuklarımız

Yazar: on 00:56 in ,







Fotoğraflarda görüldüğü üzere ilk filmimiz Kurtlar Vadisi Filistin. Öncelikle film hakkında küçük bir bilgilendirme yazısı var onu alıntılayalım.

"Gazze’ye insani yardım malzemeleri götürmeye çalışan gemilere yapılan kanlı baskın üzerine Polat Alemdar ve arkadaşları Filistin’e gitmiştir. Yapılacaklar bellidir: Bu baskının askeri planlayıcısı ve yürütücüsü olan İsrailli komutan ele geçirilmelidir.
Filistinlilerle kurulan ilk temaslar sayesinde hedefine adım adım yaklaşmaya çalışan Polat Alemdar’ı bazı sürprizler beklemektedir. Hedeflerindeki kişi olan Moşe Ben Eliezer’in kural tanımaz gaddarlığı ve teknolojik imkânları işleri zorlaştırmaktadır. Polat, Moşe’ye ulaşmaya çalışırken, Filistin’de masum insanların nasıl öldürüldüklerini görür. Moşe, köyleri yıkmakta, çocukları öldürmekte ve Polat’a yardım eden herkesi hapse atmaktadır.
Ancak teknolojik imkânlar ve kural tanımazlık, Moşe’yi kurtarmaya yetmeyecektir."

Film aslında bu kadar kısa bir yazıyla anlatılmazdı. Ancak izlemek gerektiği için özet babında bu yazıyı film yapımcıları yayınlamışlar. Öncelikle film hakkında bir değerlendirme yapacak olursam kendi adıma zaten bir Kurtlar Vadisi hayranı olduğum için yanlı bir yorum olacak ama tek kelime ile harikaydı. Tabiki kurgu büyük oranda işin içindeydi. Bu yüzden gerçekler ne kadar yansıtılabildi bilemiyoruz ama haberlerde izlediklerimiz birebir önümüzdeydi. Bunun dışında işin içinde Polat Alemdar, Memati Baş ve Abdülhey Çoban olunca tabi kimsenin kurtuluş şansı yok (: Keşke her şey o kadar kolay olsa filmlerdeki gibi kötülerin cezası kolayca verilebilse. Tabi bu olmuyorsa ümit kesilmez, dua edilir. Rabbim onların cezalarını elbette verecektir ama işte gönül orda müslüman kardeşinin çektiği acıları görünce lanet etmemek için kendini zor tutuyor. Ama Fahr-i Kainat s.a.v dahi lanet etmemişse bize lanet etmek yakışmaz. Biliriz ki Rabbimizin adaletinden sual olunmaz ve adalet yerini bulur burda yada ahirette. Tesellimiz büyük yani dostlar.

 Film Mavi Marmara baskını ile başlıyor. Güncel ve yakında olmuş, üstelik haklı olduğumuz halde haksız durumuna düşürüldüğümüz bu olayı Dünya basınına tekrar hatırlatması ve inatla haklı olduğumuzu göstermesi açısından önemli. Çünkü sesimizi ancak böyle yollarla duyurabiliriz. Ne kadar faydası olunur bilinmez ama yarası olmasaydı film Almanya'da yasaklanmazdı değil mi? Demek ki bir yerlere değmişiz harika!

Mavi Marmara'nın ardından Filistin topraklarında! İsrail askerlerinin canlarının istediği gibi davranışlarını insanların Doğu Kudüs'e giriş çıkışlarında nasıl davrandıklarını anlatarak devam ediyor. Az çok hepimizin bildiği gördüğü davranışlar Zulüm, Zulüm, Zulüm! Tabi buna karşı kahramanlarımız boş durmuyorlar =) ama film neticede bu. Bu olaylar yaşanırken halk tamamen tehlikede ama İsrail askeri birine mi kızdı bütün halka zulüm ateş her yöne çocuk kadın yaşlı ayrımı yok!

Bu olaylardan sonra 3 kahramanın Filistin de evinde kaldıkları Abdullah'ın mahallesine baskın yapılıyor. Baskında Filistin polisinin gösterilmesi ince düşünülmüş ve güzel yerleştirilmiş bir olay. Polisler mahalleye askerleri sokmak istemiyor ama başlarından oluyorlar yine!

Neymiş onlara vaad edilen topraklarmış istedikleri gibi girerlermiş. Kim vaad etmişse artık! Polat'ın Moşe'ye dediği çok güzel bir söz var alıntılamak istiyorum "Size kim neyi vaad etmiş bilmem ama ben sana bu toprakların altını vaad ediyorum" diyor. İnşaAllah Rabbimin izniyle Kudüs'ün Filistin'in ancak altı onlara yâr olacak!

Abdullah mühendis bir adam 6 kez evine ikinci katı çıkmış 6 kez evi yıkılmış. En sonda oğlu içerdeyken evi yıkıyorlar! Neymiş yasakmış!! Mavi Marmara neden baskın yedi gûyiya inşaat malzemeleri götürüyormuşuz. Götürsek ne be hey zalimler!

Ardından yine haksız yere hapse atılan Filistinlilerin hapishanedeki hallerinden görüntüler veriliyor. Çok çok özür dileyerek söylüyorum tuvalet ihtiyaçlarını bile karşılamaları için yer verilmemiş karanlıkta hep bir arada bir sürü insanı tutuyorlar. Yargı yok! Adalet yok!


Öyle zalimler ki ürettikleri mermileri durduk yere yoldan geçen adama sıkıyorlar denemek için! Öyle zalimler ki okula giden çocuklara ateş edip sakat bırakıyorlar. Öyle zalimlerki kendilerinden başka herkesi kendilerine düşman sanıyorlar.


Filmin devamında Polatın İsrail'in silah deposundan aldığı silahlar Filistinli gençlere dağıtılıyor ve Moşe mahalleyi basınca bir debdebe başlıyor. Ellerinde silah olduğu halde bir şey yapamıyorlar. Ne bilsinler onlar silah tutmayı ateş etmeyi! Taş atıyorlar tanklara, molotof kokteyl atıyorlar. Ellerinden gelen bu canları yanmasa bunu da yapmazlar ya can yakıyorlar!

Çocukları kucaklayıp götürüyorlar. Belki de devşiriyorlar. Belki de öldürüyorlar. Arap nüfusunun sürekli artması canlarını sıkıyor. Büyük İsrail Ütopyalarını gerçekleştirmek istiyorlar bu yüzden!

Filmin Yahudi karşıtı olmaması olayı ise yanlarındaki 4. şahıs kızın Amerikalı bir Yahudi olmasından ve bu kızın üzerinden filmde verdikleri mesajda saklı. Gerçekten diyorlarki, ki bizde bunu diyoruz bu zulme karşı olan bütün Yahudlara da bizim kapımız açık. Ki bu kızda soyu çok mühim olan bir Yahudi ailesine mensup ve Filistin halkını çok güzel savunuyor. Tabi bunu anlayana anlatmak lazım Almanya gibilerine değil!

Filmin duvar yazılarına inanılmaz özenilmiş. Sahneler çok hızlı gittiği için pek takip etmek mümkün olmuyor. 2. kez izlediğimde ancak bi kaç parça yakalayabildim. Bunlardan en çok dikkatimi çeken bir insan boyunca nerdeyse kocaman harflerle Arapça Fetih yazmışlardı. Bunun dışında genellikle Freedom, No War gibi yazılar vardı. Arapça bilen biri daha iyi okuyabilir o yazıları mutlaka.

Bunun dışında yine en etkili sahnelerden biride Arap bir şeyhin dergahında çektiği zikirde, zikire geçiş sahnesi ansızın gereksiz gibi duruyo aslında. Ama yine ikinci sefer izleyişimde farkettim. Abdullahın oğlu öldüğünde, ölümle ilgili bir ayet okunuyor ve zikire geçiliyor. Zikirde okunan ilahi Arapça ve Allahın isimleri anılıyor. Bunun dışında özellikle Hz, İsa, Musa, Yahya ve Nuh a.s. ın isimleri geçiyor. Yani kardeşlik mesajları veriliyor.

Yine ayrıntı olarak dikkatimi çeken ve hoşuma giden bir sahne de Filistinli bir gencin babasının ölüsünün yanı başından kalkıp bir İsrail asker arabasına gidip yakıt deposunu tşörtüyle tutuşturup patlatmasıydı. O an işte dedim Filistin'e böyle insanlar lazım. Ölen ölmüş zaten acı büyük ama ölüm kendisine gelmeden savaşa gitmek!

Son yazdığım kısımlar ancak filmi 2. izleyişimde farkettiğim ayrıntılar. Ki gerçekten çok büyük ayrıntılar varmış ama insan ilk izleyişinde filmin büyüsünden pek anlayamıyor.

Düşünülmüş, mukayese edilmiş, geçmişte olan olaylar takip edilmiş araştırılmış ve film kayda alınmış. Gerçekten tebrik etmek gerek! Bunları  söylemek gereği duydum çünkü filmi izleyen ve eleştiren bazı aile mesuplarım bekledikleri gibi olmadığını konunun çok derinlemesine anlatılmadığını söylediler. Bende onlara "2 saate yıllarca süren bir zulmü sığdıracaksanız ancak zulmün en ağırlarını seçersiniz ve bunları anlatırsınız." dedim. Gerçekten filmdeki anlatılan her şey seçilerek alıntılanmış. Her şeyden öte iyi ya da kötü abartılmış ya da az anlatılmış ne olursa olsun haberlerde görmediğimiz sürece Filistin'e olanlar kimin aklına gelipte dua ediyor. Biz müslümanlar tek yürek olup dualarımızda onları anmazsak, nasıl bekleriz onların feraha ermelerini. Gece yarıları hangimizin uykusu bölündü benim kardeşim orada ölüyor diye. İllâki öz kardeşimiz mi olmalı ölen onlarda bize can değil mi? Onların da hakkı yok mu üzerimizde. Öyle çok hakları var ki hemde yarın mahşerde sormayacaklar mı bize neden dua etmediniz diye. O masumların haklarını nasıl ödeyeceğiz sevgili dostlar. Ben burda hangi yemeği yesem, hangi filme gitsem, hangi ayakkabıyı giysem diye düşünürken. Onlar bir daha yemek yiyip yiyemeyeceklerini, bir kurşunla sakat kalıp kalmaycaklarını düşünüyorlar. Bedava nesef alıyoruz yâ Rab çok şükür. Şimdi sorsalar vatan için Din-i Mübin-i İslam için kim savaşmaz ki! Bizim gâzâmız da dua sevgili okurlar. Dua edelim ne olur! Ben kendi adıma filme gidene kadar dünya debdebesinden aklıma dahi gelmiyordu dua etmek şimdi hiç değilse bir kalbimde dua ediyorum can kardeşlerim için. Arap bir şeyh televizyonda Kudüs'le ilgili konuşurken diyordu ki Haremeyn-i Şerifeyn yani Mekke ve Medine'ye savaş açsa düşmanlar kim yerinde durur değil mi? Yola çıkmanın hayırlı kılındığı sadece seyehat edilerek o mescidlere gidilmesi helal kılınan üç Mescidden biri tehlikede, ilk Kabe'miz bizim Mescid-i Aksa şimdi biz onu nasıl Yahud'un eline bırakırız! Kâbe neyse Mescid-i Nebî neyse Mescid-i Aksa'da bizim için odur! Bunu kendimize rehber edelim inşaAllah.

Elimden geldiğince izlemeyenleri düşünerek filmi özetlemeye, çok anlatmamaya çalıştım. Ama olanların bir kısmını zaten az çok bildiğimiz için bana kızmazsınız umarım. Sözleri ne kadar toparlayabildim, ne kadar anlatabildim bilmiyorum. İnsanın gördükleri, hatırladıkları karşısında sözleri tutuluyor. Hep ağır düküldü galiba kelimelerim, dilimin kemiği kırıldı.Ne diyeceğimi bilemiyorum açıkçası yazıyı yazarken inanılmaz bir halet-i ruhiye içine girdim. Söylediklerimi tekrar okuyup kontrol dahi edemedim.

Yazıya başlarken aslında iki film tanıtımı yapacaktım. Ancak biri bile şuan beni dağıtmış durumda. Diğer film de "Hür Adam"dı. Bir Allah dostunun hayatından bugüne ışık tutan halleri anlatacaktım. İnşaAllah bir başka postta bundan da mutlaka bahsedeceğim. Unuttuklarımız dedim yine başlıkta biz insanoğulları unutkanız ölümü dahi unuturuz. Unuttuklarımı hatırladım ben bu film ile, unuttuklarımızı yazmaya çalıştım. Bir şeyler hatırlatabildiysem sevgili okurlar yazı amacına ulaşmış demektir. Unutmadan (bir postu hazırlarken bile yazacaklarımı unutabiliyorum işte unutkanlık son safha!) üstteki tüm fotoğraflar ve alıntıları kurtlarvadisifilistin.com adresinden aldım resimleri özellikler gerçeği yansıtan sahnelerden seçtim. Resimlerin devamı için adresten bakabilirsiniz. Sanata ve emeğe sonsuz saygım var bu yüzden özellikle resimlere yazdım ve burada belirttim.

Postu bitirmeden önce kısaca Mavi Marmara'da şehit olanlar için İHH tarafından yeni bir projeye adım atılmış "9 şehide 9 eser" bundan bahsetmek istiyorum. Yanda bannerda zaten anlatıyor her şeyi ama bende konu gelmişken bahsetmeden geçmek istemiyorum. Öncelikle Rabbim hedeflerinde muvaffak etsin inşaAllah. Daha önce Rotamız Pakistan adlı yazımda bahsetmiştim infak etmekten. Efendimiz ve Çihar-i Yari Güzin efendilerimiz nasıl infak ettilerse bize de infak etmek yakışır. Onlar kadar olamasakta olmaya çalışmalıyız. Yarın yaşar mıyız belli değil kefenimizi elbette biri hazırlar o zaman biz bugün elimizden geleni yapalım onlar için. Mavi Marmara'yı unutturmamalıyız sevgili okurlar. Bu sefer yardım etmek daha kolay online bağış pek güvenli gelmiyor bazen. Bu yüzden sms yoluyla yardım şansımız var bir 5 TL de eğer gücünüz varsa bu yazıdan sonra siz yollayın. Bir kazakta az giysek, bir yemektende geri kalsak ölmeyiz değil mi? Rabbim hayırlarınızı hayır etsin ve kesenize daha çok bereket versin inşaAllah. 5 gitsin 50 gelsin inşaAllah.

Umarım samimiyetimi yansıtabilmişimdir. Çünkü amacım ne bir filmi övmek ne de bir devleti kötülemek. Olanı gördüğümü anlatmaktı. Ömer Döngeloğlu hocanın geçen programında ailemle gideceğim inşaAllah sizde gidin diye tavsiye ettiği iki filmdi filmler. Hani amaç hatırlamak bu yüzden filme gerçekten gidin nasîp olursa. Yine ben (lâ) tekrar söylüyorum bu yazımda da söylediğim her şey önce kendi nefsime kendi adımadır. Hakkınızı helâl edin nolur. 

Can kardeşlerimize dua ile inşaAllah...


Dipnot: Yazıyı yayınlamamanın üzerinden 24 saat geçmeden İsrail'in dün gece Filistin ilaç deposunu vurduğu haberini okudum. Haberi paylaşmak istiyorum.
İsrail, geçtiğimiz gece Gazze’ye yönelik yeni bir hava saldırısı gerçekleştirdi. Saldırıların hedefinde ise Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir ilaç deposu vardı. Saldırılar sonucunda ilaç deposunda bulunan ilaçlar kullanılamaz hale geldi. Depodaki ilaçların büyük bir kısmını uluslararası sularda saldırıya uğrayan Mavi Marmara gemisi ile Gazze’ye götürülen ilaçlar oluşturuyordu.




Yorumsuz kaldım ben. Günlerdir bu postu hazırlıyordum. Dün gece kesinlikle yayınlamayım dedim. Nasıl bir geceye denk geldi böyle. Bütün gece aklıma her geldiğinde dua etmiştim. Dualar asla geri çevrilmez. Elbette Rabbim bir selamet verecek can kardeşlerimize inşaAllah.

Haberin devamına ve fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz...

|

1 Comments


Boğazıma düğümlendi her bir kelimen sevgili lâ. İnan çok kötü oldum, yazacaklarım, kelimelerim uçtu gitti.
Hepsi, hepsi bizim üzerimize de birer hak elbette. Yarın mahşer günü karşımıza çıkacak her biri. Duamızı esirgemememiz lâzım en azından, çoğu zaman akla getirmediğimiz kardeşlerimizi unutmamamız lâzım inşallah bundan sonra daha dikkatli olmaya çalışacağım, kendi adıma. Film hakkında yorumu izledikten sonraya bırakıyorum inşallah bu haftasonu daha kapsamlı bir yorumda bulunabilirim.
Fena oldum ya, emeği geçen herkesten Allah razı olsun, Can kardeşlerimize dua ile inşaAllah...

Copyright © 2009 lâ-illâ All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.