Urfa'lı Sabiha ve Sara
Dedik: gidelim tarlalardan nohut toplayalım.
Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik...
Vardık bir su kenarı, kavak ağaçları, uçsuz bucaksız tarlalar..
Köylü bu ekmeğini topraktan kazanır elbet..
Baktık tarlalara, doğal yaşama,
Geldik su başına..
Sabiha sırtında kardeşi bekler oralarda..
Çekmeye başladım kendisini, daha güzeli bulunamazdı..
Sordum sonra;
-Adın ne bakalım güzel kız?
-Benim mi? dedi, tedirgin ama meraklı..
-Evet dedim..
-Sabiha dedi.
-Kardeşin dedim
-Sara dedi...
Anlaşmak zordu, zayıf bir Türkçe.
Öğretmenini sordum, yaşını?
-3. sınıfa gidiyormuş.
Ama kardeşi sırtında!!!
Dedim: Kardeşine sen mi bakıyorsun?
-Yok annem götürüyor aslında ilerde oda dedi
Ama kim bilir!
Sohbet uzundu aslında ama görülenler daha uzun...
Urfa'dan göç, Yozgat'a gel, bir köye mevsimlik ırgat ol.
Gördüklerim yansıdı bir bir sözlerime, gözlerime..