10

"Leyl-i Velâdet // Hediye Etkinliği"

Yazar: on 01:41 in ,
Allahın Adıyla Rahman Ve Rahim Olan
Onun adıyla isimler unutulur
İsimler unutulur Unutturur Yaradan Adın Geçer
Kalbe Nur Gönle Safa
Eşşrefil Vera Seyyidina Hazreti Muhammed Mustafa
 
Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resul,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı...
Ve birgün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halime'nin kucağında
Abdullah'ın yetimi,
Amine'nin emaneti ağlardı!

Hatice'nin koncası,
Aişe'nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği,
Göklerin resulüydün...
Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah'a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke'de bunalırsan
Medine'ye göçerdin.

Biz dünyadan nereye
Göçelim ya Muhammed?
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
(Ebu Leheb öldü) diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlid'ine hayran kulaklarımız:
Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kabe'ne siyahlar
Yakışmamıştır, ya Muhammed,
Bugünkü kadar!

On dört asır evvel yine bir böyle geceydi
Kumdan ayınon dördü bir öksüz çıkıverdi
Lakin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler
Halbuki kaç bin senedir bekleşmedelerdi
Nerden görecekler göremezlerdi tabi
Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi
Bir kere de ma'mure-i dünya ozamanlar
Buhranlar içindeydi bugünden de beterdi
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin
Salgındı bugün Şark'ı yıkan tefrika derdi

Derken büyüyüp kırkına gelmişti ki öksüz
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi
Bir nefhada kurtardı insanlığı o masum
Bir hamlede kayserleri kisraları serdi
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi
Zulmün ki, zeval akılına gelmezdi, geberdi
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi
Dünya neye sahipse onun vergisidir hep
Medyun O'na cemiyeti medyun O'na ferdi
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyyet
Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret

  
Sen yoktun...
Hz Âdem'deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şâhitti


Sen yoktun
Nuh'un gemisindeydi nurun...
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Toprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple...


Sen yoktun...
Hz.ismail'in alnındaydı nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
"rabbimiz" dedi,
"onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Amin dedi ismail.
Hira nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine'den adı uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.


Sen yoktun...
Hz.isa "ahmed" diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi.
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..
Çünkü bu âlemin reisi geliyor...
Bekleyin ahmed geliyor.
Kainata rahmet geliyor.
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun...




Sen yoktun sultânım,
Hz. abdullah'ın alnındaydı nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Kuteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler ölüme...
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.
Melekler süslüyordu hirâyı.
Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
Efendisine hazırlanıyordu mekke.
Âlem efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü hz. aminedeydi.
Toprak yalvarıyordu rabbine,
Allahım gönder artık diyordu.
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada


Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Önünde cebrail!
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.


Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.
Her şey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu.
Ve bir ses yükseldi Âmine'nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini.
Muhammed!
Seni yaratan allah'a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız




Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın allah.
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün allah.
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente rasulullah desin.


Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı.
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitler...




Hele bir enesin vardı senin.
Enes bin malik...
Uhut'ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.
Onlar da
"allah'ın rasulü öldürülmüş deyince
Enes kükremiş:
" peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve o'nun gibi ölün! demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.
Kız kardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...


Musab bin umeyr'in vardı senin.
Uhut'ta sancağını taşıyan.
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri musab'ın suretinde indirdi.


Ebu hureyren vardı...
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.
Sen anlardın,
Ya ebâhir gel! derdin.




Ve sen gittin...
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı.
Hasretin kaldı göklerde.
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.


Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu.
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi.
Ama sen bırakmazsın bizi.
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.
Ne anam var ne babam...
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden .




Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun ya
Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti rahman.
Kulluğu seninle tanıdık.
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz ömer umre için senden izin isteyince,
"kardeşcik" dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için


Ey rabbimiz!
Rasulünü anışımızdan haberdar et!
O'na binler salat, binler selam!
Habibine makam-ı mahmut'u ver
O'na vesileyi lutfet.
O'nu refik-i Âlâya yükselt
Bizi de affet
O'nun hatrına affet
Zatının hatrına affet.(amin) 


Tomurcuklar açıyorken,başaklar bağlanmışken
Titredim efendim Seni andım dün gece


Bu bahçeler O'nundu bazen uğrar dediler
Bir gülün kokusunda seni duydum dün gece


Biz hiç yazı görmedik,kışta doğdun dediler
Nevbaharda geleni sensin sandım dün gece


O'nun geçtiği sokaklar güller kokar dediler
Ötelerden kokularla geldin sandım dün gece
Andım yine Sen’i her şey yâdımdan silindi,
Hayâlin gönlümün tepelerinde gezindi;
Bu bir serâp olsa da hafakanlarım dindi..
Andım yine Sen’i her şey yâdımdan silindi.
Hey! Bağrı yanık sahra şimdi yıldızlar çiçek
Geceni süsleyecek
Nur içicek badiye, çöle o geldi diye
Gökte mehtap nur olur
Badiler dolu dolu, ışık ışık seylabe
Mehtap artık göklerden yere akan şelale
Süzülür maveradan, gönüle akar nurdan
En paslı kalpler bile olur bu dem billurdan
Kavuşur çöller bugün o gül kokan yele can.
Gelseydin,
Dolaşsaydın sofralarımızı,
Bir tabak fazla görecektin,
Bir bardak, bir kaşık fazla...
Ve sofrada bir yer boş,
Baş köşe! ..
Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.
Gelseydin,
Dolaşsaydın gecelerimizi,
O 'Kutlu Doğum' gecelerini,
Anneler görecektin.
Yeni doğmuşsun gibi,
Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,
Mışıl mışıl uyuyasın diye
Seni sabahlara kadar
Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin. 

 
 Merhaba; en kutlu gece leyl-i velâdet. Ne kutlu bir gecesin ki O'nu ilk sen ağırladın 63 yıllık hayatın ilk gecesi sensin! Ve hoşgeldin Sevgililer Sevgilisi. 1440 yıl önceydi kâinata teşrifin. Biz sana yetişemedik, ömrümüz levh-i mahfuzda bugünlere yazılmış. Ancak o günlerdeymişiz gibi bir gecedeyiz. Yine günlerden Pazartesi. Ay hicabından kapandı, kainatın güneşinin yanında. Adın geçti bugün her yerde. Adın geçti yürekler yandı. Gönül firakından yangınlara gark oldu. Doğum gününü kutladık hep beraber Sen yoktun. Gözlerimiz doldu, ciğerimizin parçalandığını duyduk, burnumuzun direği sızladı, içimiz yandı. Firakın deldi göğsümüzü. Dahilek ya Rasulallah. Dualar dinledik, dualar ettik. Hiç olmasa rüyada teşrif et diye Sevgili. Bekliyoruz Sultanım! Kabirde, sıratta, mahşerde, rüyada. 1440 yıl önce ayağının tozu olamadık şimdi sadece Seni bekliyoruz Sultanım. Ümmü Mektum gibi seni görmeden sana sesleniyoruz. Biliyoruz ki bizi duyarsın. Kardeşlerim dediğin ümmetini yalnız bırakmazsın. Sevgili, en güzel sesimizle, en güzel halimizle, en biz halimizle, sana olan özlemimizi döküyoruz dillere bu gece. Sen yeni doğmuşsun gibi mucizlerini yaşıyoruz. Sen varsın gibi Medine'de bizi bekliyorsun gibi Medine'ne varmak istiyoruz. Yollar Medine'ne uzak olmasa başucunda kapında olsak. Haremgâhında can versek. Sen varmışsın hep yanıbaşımızdaymışsın gibi bir hayat sürsek, sürebilsek. Sen olmasan alemleri yaratmazdım diyor ya Rabbim, Sen olmasan olmayacağımızın idrakinde yaşayabilsek her an. Unutmasak ya Rab. Unutmasak Seni, unutmasak O'nu. Attığımız adımda O varmış gibi yer versek, soframızda O varmış gibi yemek yesek, O varmışta O'na anlatıyormuşuz gibi anlatsak her şeyi. Ey Fahr-i Kainat biz unuttuk. Ne Seninle bir sofrada yemek yedik ne Seninle gezdik gittiğimiz yerleri nede asırlar sonrasından Seninle muhabbet ettik. Halbuki bunların hepsini yapabilecekken biz unutanlardan olduk yâ Nebi. Biz Seni unuttukta nasıl yaşadık, Sen olmasan yaşam diye bir şey olmayacakken. Sen en Sevgili, Sevgililer Sevgilisi bizi unutma. Unutulursak mahşer günü halimiz nice olur! Ey sevgili aslında biz Seni öyle çok seviyoruz ki, sadece unutkanız affet bizi. Yâ Rab bize Habibine sımsıkılı sarılacağımız unutmayacağımız bir hayat nasip et. Her anımızı O'nunla doldur. (Amin). Ve Nahnü Nahbike Kesiran Kesira Yâ HabibAllah. Seni çok çok seviyoruz ey Allah'ın habibi sevgilisi. Sadece Seni çok seviyoruz. Anamızdan babamızdan canımızdan önce Seni seviyoruz Ey Sevgili... Esselamualeykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh ey kutlu gece. 



Merhaba sevgili okurlarımız. Aslında bu postu çok daha önce hazırlayacaktık ama nasip bu vakteymiş zaman gelmeyince hiçbir şey olmuyor. Bu kutlu gece için bir çok blog arkadaşımız hissettiklerini anlattılar bloglarında. Bende elimden geldiğince bir şeyler demeye çalıştım ama ne haddime O'na olan sevgileri dile getirmek. Bu yüzden O'na yazılan şiirlerden küçük bir derleme yaptım bu geceye özel. Umarım beğenirsiniz. Beğenilmeyecek şiirler değiller zaten. Bu şiirlerin, naatların yanında bizim sözlerimiz emeklemek sadece samimi bir şekilde dile getirilmiş bir kaç kelime...
Biz bu gece istedik ki O'nun adına bir okurumuza güzel bir hediye verelim. Ve düşündük ki O'nun ve Sevgilisinin kelâmından daha güzel bir hediye olmaz. Küçük bir isteğimiz var ama. Biz hislerimizi paylaştık sizlerle. Sizler de O'na dair, Allah'ın habibine dair hislerinizi bizlerle paylaşırsanız hepimiz faydalanmış oluruz bu muhabbetten. "Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım." diyen Rabbimin "En Sevgilisi" için yazalım mı sevgili dostlar? Yüce Rabb’imin  En Sevdiğine sunalım bütün sevgimizi, hürmetimizi, hasretimizi.



Bu gül fecrinde, bir diken olsam, kanatsam zavallı yüreğimi! Buhur-u Meryem kokan dualarla, Davut’un  diliyle, Yusuf’un hüsnüyle, bir yaralı bülbül olsam ‘En Sevgili’ için figan eyleyen! Yüreğim kandilin burcunda  nurani bir şavkın içinde raks etsin. Arzdan arşa her şey biliyor En Sevgilinin kadrini kıymetini. Ben de bilmeliyim, bilmeyen gönülden kime ne fayda? Bilmeyen, tanımayan, ‘En Sevgili’ için çarpmayan gönlü neyleyim? Neyleyim aşkı bilmeyen, aşkınlığı bilmeyen yüreği?
İşte bunun için, tanımak için 'En Sevgili'yi, bu kitap da bir yorumcumuza bizden hediye olacak inşallah.


Bizim gönül-rahımızda bu gece böyle işte sevgili okurlar. Sizin dil-i mecruhunuz için bir kaç kelimeyle bize O'nu anlatırsanız hem bildiğimiz güzellikleri paylaşırız, hemde en güzel şekilde O'nu anarız. Rabbim diyor ya " Muhakkak ki Allah ve Melâikesi Peygambere hep salât ile tekrim ederler, ey o bütün iyman edenler! haydin ona teslimiyyetle salât-ü selâm getirin" Elbetteki O'nu ancak en güzel şekilde Rabbimiz anar. Ama biz kullardan da anmamızı ister. Haydi sevgili okurlar hep beraber bu bir hafta O'nu anmaya. Bir haftanın sonunda yorum yazan bir kardeşimize kurayla yukarıda illâ ile beraber seçtiğimiz hediyelerimizi bir kardeşimize yollayacağız Rabbim'in izniyle. Son sözü de bir dörtlükle yapalım inşaAllah... 

Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam,
Rûhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam;
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam..
Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam.(s.a.v)



En Güzele emanetsiniz. Dualarınızda bu gece de bizide unutmayın nolur. Herkes kadar bizimde siz kardeşlerimizin duasına öyle ihtiyacımız var ki O'na kavuşmak yolunda... Dua ve muhabbetle.


Önemli Duyuru: Bu etkinliği başlatırken kesinlikle reklam amaçlı olmamasını istemiştik ve bu sebeple de birçok hediye etkinliğinde olduğu gibi izleyici olup blogda duyurma şartını eklememiştik. Şimdi ise katılımın yeterli olmamasından dolayı, yeterli kişiye ulaşmadığını düşünüp, izleyici olup blogda duyurma şartını getirmek durumunda kaldık ve süreyi de uzatma kararı aldık. (Eğer blogunuz yoksa; izleyici olup, yorumunuza iletişim için mail adresinizi eklemeniz yeterli.) 
Umarım anlayışla karşılarsınız. Amacımız yalnızca O'na ve habibine duyulan sevgiyi paylaşmak ve böylelikle çoğaltmak bir anlamda. 
Selâm ve dua ile...

|

10 Comments


Merhabalar,

Veladet-i Nebi Gecenizi kutlar, tüm insanlığa iyilik ve güzellikler getirmesini ve her işimizde hayırlara vesile olmasını yüce Allah'tan niyaz ederim.

Bu eşsiz geceyi anlatan yazı dizininizi büyük bir keyifle okudum. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

Daha nice Veladet-i Nebi Gecelerine kavuşmak ve kutlamak arzu ve ümidiyle şimdilik sağlıcakla kalın ve en Güzel'e emanet olun efendim, saygılarımla.


Firdevs'in diliyle peygamber aşkı;
saçma ey göz eşkiden gönlümdeki odlara su
kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çare su
âb-gûndur gunbed-i devvar rengi bilmezsem
ya muhit olmış gözümden gunbed-i devvâra su


Ne güzel sözlerle anlatılmış Peygamber efendimiz. Çok isabetli bir tercih yapmışsınız şiirleri derlemekle. Allah razı olsun.
Bu faydalı etkinliğe katılabilmek için neler yazabileceğimi düşünüyorum. En son katılım tarihi ne zaman ? İnşallah katılım bol olur. ve birbirinden güzel ve anlamlı yazılar ortaya çıkar. Kandiliniz mübarek olsun.


Öncelikle tekrar hoşgeldiniz sevgili okurlar değerli yorumlarınız için teşekkür ederiz.

Yaz blogcu kocaman bir amin diyorum dualarınıza ve teşekkür ediyorum.

Sevgili Dürr-i Yekta ne güzel bir hatırlatma yaptın. Dün akşam Serdar Tuncer okumuştu "Su" kasidesini Kanal A'da ve muhteşemdi. Bende yazayım diyordum unutmuşum. Bu kaside Fuzuliye ait bu arada (:


Sevgili Seda Allah sizden de razı olsun inşaAllah. Önümüzdeki pazartesiye kadar, yani tam bir hafta olsun ve bu haftayı ona addedelim istedik. Yazılarınızı bekliyoruz inşaAllah...


Yağmur, seni bekleyen bir taşda ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir direm gümüş de ben olsaydım


Sizin etkinliğinize katılacaktım. Bu aralar işler o kadar yoğundu ki hiçbirşeye doğru düzgün bakamadım. Hakkınızı helal edin.
Paylaşım içinde çok teşekkürler.


Selam aleyküm kardeşim
bloğundaki paylaşımların hepsi birbirinden değerli Allah razı olsun zaman buldukca gelip zevkle okuyacağım inşaallah
sağlıcakla


cnm size blog ödülü qönderdim :)
bloguma bir qöz atarsanız sevinirim...
sevqilerimle...


Bloglar arasında mimler ödüller eksik olmuyor bildiğiniz üzere, bu ödülü siz oldukça hak ediyorsunuz:) ben de sizinle paylaşmak istedim ödülünüz sizi beklemekte...

Selam ve Muhabbetle!


merhabalar,öncelikle bu duyarlı ve yürekten yazınız ve etkinliğiniz için sizi kutluyorum,ama bunu duymadım,bugün sevgili aynurun sayfasında gördüm,bu kadar değerli ve güzel hediyeyi kim istemezki,heleki bu güzel peygamberin yaşadığı,öldüğü bu şehri,kokusunu tadını alan biri olarak bu hediye benim için bir şereftir..,gül kokulu efendimizin sevgisini anlatmaya sözcükler yetmez ama Medine deyince gözyaşlarımı tutamıyorum...
tekrar yüreğine sağlık arkadaşım,tekrar görüşmek üzere sevgiyle kalın....(içimdekileri çok ifade edemiyorum affedin

Copyright © 2009 lâ-illâ All rights reserved. Theme by Laptop Geek. | Bloggerized by FalconHive.