Hayret Ediyorum..
Horasan şehrinin Bistam beldesinden Bâyezîd-i Bistâmî, 103 üstadın eleğinden geçti yedi deryayı bir yudumda içebilmek için. Devir ilk mutasavvıfların devriydi ve Yahya b. Muâz haber gönderdi Bistâmî’ye, “ Burada biri var, sevgi kadehinden öylesine içti ki bir daha susamadı. ” Bistâmî, habere haberle karşılık verdi:
“ Burada bulunanlardan biri de yedi deryayı bir yudumda içtiği halde hâlâ dudaklarını açarak ‘Daha yok mu?’ diye soruyor! ”
Kalbini gözleriyle meşgul etmeyen fakat kelimeleriyle sorguya çeken bir dervişti o. Tanıdıkça yeterince tanımadığını, andıkça yeterince anmadığını, sevdikçe yeterince sevmediğini, istedikçe yeterince istemediğini düşünmeye başlamış, “ O’nu zikrettiğimi, O’nu bildiğimi, O’nu sevdiğimi ve O’nu istediğimi sanmıştım! Sonunda anladım ki, O’nun kullarını hatırlayışı benim zikrimden fazladır, O’nun kullarını bilişi, benim O’nu bilişimden fazladır, O’nun yarattıklarına olan sevgisi benim O’na olan sevgimden fersah fersah ötededir. Ve O’nun beni isteyişi benim O’nu isteyişimden fazla olduğu içindir ki, ben O’nu sevebildim, O’nun rızasını isteyebildim! ” diye feryat etmişti.
Ah bir de şaşkınlığı vardı ki kırlangıçlar gibi coşkuyla tavaf ediyordu Kâbe’yi. Hallac’ı, Şiblî’yi, Harakânî’yi, Senâî’yi, Câmî’yi, Attar’ı, İbnü’l-Arabî’yi ve Mevlânâ’yı peşine takıp aşk ülkesine göç ediyordu: “ Ben ki sana muhtaç bir kulum ey Rab! O halde seni sevmemde bir gariplik yoktur. Asıl sen hiçbir şeye ihtiyacı olmayan yüceler yücesi bir Melik iken beni seviyorsun ya, işte buna hayret ediyorum! ”